Musellem Tercüme Projesi
Eser: رفقاء النبي -ص- في الجنة (Rufekâü’n-Nebî Fi’l-Cenneti)
Eserden Yapılan Tercüme Numarası: 02
Mütercim: Bilal Uslu
Hz. Peygamber (s.a.v)’in Cenneteki Arkadaşları
(Müellif: Ebu Mâlik Adnan B. Abduh B. Ahmed El-Maktarî)
عن ربيعة بن كعب الأسلمي، قال: كنت أبيت مع رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فأتيته بوَضوئه وحاجته، فقال لي: “سل “. فقلت: أسألك مرافقتك في الجنة. فقال: “أو غير ذلك؟ ” قلت: هو ذلك. قال: “فأعني على نفسك بكثرة السجود”.[1]
Rabîa b. Ka‘b el-Eslemî şöyle naklediyor: “Ben bir geceyi Rasûlüllah (s.a.v)’in yanında geçirmiştim. Abdest için gerekenleri getirmiş ve O’nun (s.a.v) hizmetini görmüştüm. Bana buyurdu ki: ‘İste!’. Ben de dedim ki: ‘Cennette sana arkadaş olmak istiyorum’. Buyurdular ki: ‘Başka bir şey istesen olmaz mı?’. Ben, ‘Sadece bunu istiyorum’ diye cevap verdim. Bunun üzerinde Rasûlüllah (s.a.v) söyle buyurdu: ‘Öyleyse isteğinin olması için secdeleri artırarak bana yardımcı ol’ ”.
Bu kıymetli sahabînin kıssasında âli himmet olmak ve Cenneti istemek hususunda büyük bir ders vardır. Taberânî’nin (ö. 360/971) rivayetinde daha uzun olarak şöyle nakledilmiştir: “Rabîa (r.a) buyurdu ki: ‘Ben Rasulüllah (s.a.v)’e gündüzcü olarak hizmet ederdim. Bir gece hizmetim bitince Rasulüllah (s.a.v)’in kapısının önüne çöktüm. Geceyi orada geçirmek istedim. Rasulüllah (s.a.v) durmaksızın ‘Subhanallah, Subhanallah, Subhane Rabbî’ diyordu. O kadar çok söyledi ki ben uyuya kalmışım. Gündüz olunca bana buyurdular ki: “Ey Rabîa! Benden iste sana vereyim.” Ben de dedim ki: “Ya Rasulallah! Benim Cehennemden kurtulmam ve Cennete girmem için Allah’a dua etmeni istiyorum.” Rasuüllah (s.a.v) sustu ve sonra “Bunu sana kim söyledi?” diye sordu. Ben: “Kimse söylemedi. Ama biliyorum ki dünya sonu olan ve fani olan bir yerdir. Sen de Allah katında mevki makam sahibisin. O yüzden benim için dua etmeni istedim ya Rasulallah” dedim. Rasulüllah (s.a.v) bunun üzerine şöyle buyurdu: “Yapacağım. Senin için dua edeceğim. Sen de secdeleri çoğaltarak bana yardımcı ol”.[2]
Hadis-i Şerif’in İfade Ettiği İncelikler:
1- Rabîa (r.a)’ın Hz. Peygamber (s.a.v)’e hizmeti: Sahabe-i kiram, Rasulüllah (s.a.v)’e hizmet etmeyi ve O’nun (s.a.v) ihtiyaçlarını gidermeyi büyük bir şeref addederlerdi. Enes b. Mâlik, Abdullah b. Mes’ûd, Ukbe b. Âmir el-Cühenî, Eslem b. Şerîk, Bilâl b. Rabâh, Ebu Zer el-Gıfarî, Ümmü Eymen ve oğlu Eymen (r.anhum) hizmette öne çıkan sahabilerden bazılarıdır.
2- Rasulüllah (s.a.v)’in Rabbi (cc)’ne ibadette ve O’na (cc) yakınlaşmak hususundaki gayreti: Bu, Hz. Peygamber (s.a.v)’in hayırları artırma gayret ve azminin bir göstergesidir. Muğire (r.a)’dan nakledildiğine göre: “Hz. Rasulüllah (s.a.v), ibadet etmeye başladığında ayakları veya bacakları şişinceye kadar namaz kılardı da O’na (s.a.v) ‘Ya Rasulallah niye böyle yapıyorsun?’ diye sorulduğunda, ‘Rabbime şükreden bir kul olmayayım mı!’ buyururdu”[3]
3- Rasulüllah (s.a.v)’in, kendisine iyilik yapanı karşılıksız bırakmaması: Bir gece Hz. Peygamber (s.a.v) hacet gidermeye gitmişti. İbn Abbas (ra), O’nun (s.a.v) için abdest suyu hazırladı. Rasulüllah (s.a.v) bu suyu görünce kimin hazırladığını sordu. ‘Abdullah b. Abbas’ diye cevap verilince ‘Allah’ım onu dinde fakih kıl’ diye dua etti.[4] İmam Nevevî bu hadisin şerhinde “Burada insanlara hayır bir iş yapanlara dua etmeye teşvik vardır” demiştir.[5]
Enes b. Malik için ettiği dua da buna misaldir. Enes (r.a) şöyle anlatır: “Annem beni Rasulüllah (s.a.v)’e götürüp ‘Ya Rasulallah (s.a.v), bu senin ufak hizmetçindir buna dua et’ deyince Allah Rasulü (s.a.v) bana her türlü hayrı içeren dualar etti ve duasının sonu şöyleydi: ‘Allah’ım onun malını ve evladını çok et ve bunları ona bereketli et.’[6]
Allah (c.c), Rasülü (s.a.v)’in bu iki sahabe için ettiği dualara icabet etti. İbn Abbas (r.a) fıkıhta en üst makamlara ulaştı. Enes (r.a) ise kendisi hakkında şöyle dedi: “Vallahi benim malım çoktur. Evlatlarım ve torunlarım ise bugün yüzü bulmuştur”.
Şevkânî (rhm) “Kişinin kendisine hizmet yapanlara ‘ne ihtiyacınız varsa isteyin’ demesi caizdir” demiştir.[7]
4- Kıymetli sahabi Rabîa el-Eslemî (r.a)’ın ahiret için fâni dünya isteklerini feda etmesi, cennete olan iştiyakı ve cehennemden çekinmesi: Bu hadisteki istek âli himmetli olmanın, Rabbine itaatle dolu olmanın ve O’nu zikretmenin neticesidir. Buna mukabil Allah (c.c) ona bu fırsatı vermiş ve Rasulüllah (s.a.v) de ona cennette refiki olması için dua etmeyi vadetmiştir.
5- Secdeleri çok yapmak, çokça namaz kılmak, cennette Rasulüllah (s.a.v)’e arkadaş olabilmenin sebeblerinden ve O’na (s.a.v) cennette komşu olmanın yollarındandır.
6- Şevkanî (rhm)’a göre, bu hadiste, cennette birtakım insanların peygamberlerle beraber olacağına delil vardır.[8]
İmam Nevevî (rhm)’a göre bu hadiste çok namaz kılmaya teşvik vardır.[9]
7- Secde, Allah’a kulluğun ve tevazunun en üst noktasıdır. Secde esnasında insanın en izzetli azası olan yüzünü yere koyup toza bulaması ve burnunu yere sürterek kibrini kırması vardır.
Şevkânî (rhm) şöyle der: “Secde, kişinin Allah’a en yakın olduğu noktadır. Öyle ki, mukarreb kulların ulaştığı derecelere ancak secdeyle ulaşılır. ‘Secde kıyamdan daha faziletlidir’ diyenler bunu delil gösterirler.[10]
Ayrıca bu hadisten anlaşıldığı üzere, isteyen kişiyi yükseltecek yüksek makamları istemek caizidir.
Kur’an-ı Kerim’de Secde:[11]
Kur’an-ı Kerim’de secde ve fazileti bir çok farklı üslupla ve farklı şekillerde zikredilmektedir. Bir tarafta Allah (c.c) secdeyi emrederken bir tarafta secde ve kunut edenleri övmektedir. Bazen secde etmekten çekinen ve huzurundan kaçanları zemmeder. Bazen de bütün mükevvenatın kendisine secde ettiğini, kibirlenmediğini haber verir…
Allah (cc)’nun Secdeyi Emretmesine Örnekler:
- وَمِنَ الَّيْلِ فَاسْجُدْ لَهُ وَسَبِّحْهُ لَيْلاً طَو۪يلاً
“Gecenin bir kısmında O’na secde et ve uzun gece boyunca O’nu tesbih et.” (İnsan 76/26)
- وَاسْجُدْ وَاقْتَرِب
“Secdeye kapan ve Allah’a yakınlaş.” (Alak 96/19)
- يَا مَرْيَمُ اقْنُت۪ي لِرَبِّكِ وَاسْجُد۪ي وَارْكَع۪ي مَعَ الرَّاكِع۪ينَ
“Ey Meryem! Rabbine ibadet et; secdeye kapan, huzurunda eğilenlerle beraber sen de eğil.” (Al-i İmran 3/43)
- فَاسْجُدُوا لِلّٰهِ وَاعْبُدُوا
“Haydi artık Allah için secdeye kapanıp kulluk ediniz.” (Necm 53/62)
- وَمِنْ اٰيَاتِهِ الَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُۜ لَا تَسْجُدُوا لِلشَّمْسِ وَلَا لِلْقَمَرِ وَاسْجُدُوا لِلّٰهِ الَّذ۪ي خَلَقَهُنَّ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُون
“Gece ve gündüz, güneş ve ay O’nun işaretlerindendir. Eğer gerçekten Allah’a tapıyorsanız güneşe de aya da secde etmeyin, onları yaratan Allah’a secde edin.” (Fussilet 41/37)
- يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا ارْكَعُوا وَاسْجُدُوا وَاعْبُدُوا رَبَّكُمْ وَافْعَلُوا الْخَيْرَ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَۚ
“Ey iman edenler! Rükû edin, secdeye kapanın, rabbinize ibadet edin, dünya ve âhiret için faydalı işler yapın ki kurtuluşa eresiniz.” (Hacc 22/77)
- فَسَبِّـحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ وَكُنْ مِنَ السَّاجِد۪ينَۙ
“Ama sen rabbini hamd ile tesbih et, secde edenlerden ol!” (Hicr 15/98)
Allah (c.c)’nün Secde Edenleri Övmesi:
- Allah (cc), Peygamber Efendimiz (s.a.v) ve onunla birlikte olan ashabının vasıflarını zikrederken şöyle buyurur:
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِۜ وَالَّذ۪ينَ مَعَهُٓ اَشِدَّٓاءُ عَلَى الْكُفَّارِ رُحَمَٓاءُ بَيْنَهُمْ تَرٰيهُمْ رُكَّعاً سُجَّداً يَبْتَغُونَ فَضْلاً مِنَ اللّٰهِ وَرِضْوَاناًۘ س۪يمَاهُمْ ف۪ي وُجُوهِهِمْ مِنْ اَثَرِ السُّجُودِۜ ذٰلِكَ مَثَلُهُمْ فِي التَّوْرٰيةِۚ وَمَثَلُهُمْ فِي الْاِنْج۪يلِ۠ كَزَرْعٍ اَخْرَجَ شَطْـَٔهُ فَاٰزَرَهُ فَاسْتَغْلَظَ فَاسْتَوٰى عَلٰى سُوقِه۪ يُعْجِبُ الزُّرَّاعَ لِيَغ۪يظَ بِهِمُ الْكُفَّارَۜ وَعَدَ اللّٰهُ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ مِنْهُمْ مَغْفِرَةً وَاَجْراً عَظ۪يماً
“O, Allah’ın elçisi Muhammed’dir. Onunla beraber olanlar da kâfirlere karşı sert, kendi aralarında merhametlidirler. Onları, Allah’ın lutuf ve rızâsına talip olarak hep rükûda ve secdede görürsün. Secdenin tesiriyle yüzlerine simaları oturmuştur; Tevrat’ta onlar için yapılan benzetme budur. İncil’deki misalleri ise bir ekindir: Çiftçileri sevindirmek üzere filiz verir, onu güçlendirir, kalınlaşır ve kendi sapları üzerinde durur. Onlar (müminler) yüzünden kâfirler öfkeden kahrolsunlar diye (böyle olmuştur). Onlar arasından iman edip dünya ve âhirete yararlı işler yapanlara Allah bir bağışlama ve büyük bir ödül vaad etmektedir.” (Fetih 48/29)
- Rabbimiz (cc), kurtuluşa eren mü’minlerin sıfatlarını şöyle anlatmaktadır:
اَلتَّٓائِبُونَ الْعَابِدُونَ الْحَامِدُونَ السَّٓائِحُونَ الرَّاكِعُونَ السَّاجِدُونَ الْاٰمِرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَالنَّاهُونَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَالْحَافِظُونَ لِحُدُودِ اللّٰهِۜ وَبَشِّرِ الْمُؤْمِن۪ينَ
“O tövbekârlar, ibadet edenler, hamdedenler, dünyada yolcu gibi yaşayanlar, rükûa varanlar, secde edenler, iyiliği teşvik edip kötülükten alıkoyanlar, Allah’ın sınırlarını gözetenler; müjdele o müminleri!” (Tevbe 9/112)
- Yüce Rabbimiz (cc) şöyle buyurmaktadır:
قُلْ اٰمِنُوا بِه۪ٓ اَوْ لَا تُؤْمِنُواۜ اِنَّ الَّذ۪ينَ اُو۫تُوا الْعِلْمَ مِنْ قَبْلِه۪ٓ اِذَا يُتْلٰى عَلَيْهِمْ يَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ سُجَّداًۙ ﴿﴾ وَيَقُولُونَ سُبْحَانَ رَبِّنَٓا اِنْ كَانَ وَعْدُ رَبِّنَا لَمَفْعُولاً ﴿﴾ وَيَخِرُّونَ لِلْاَذْقَانِ يَبْكُونَ وَيَز۪يدُهُمْ خُشُوعاً ﴿﴾
“De ki: “Siz ona inanın veya inanmayın, şu bir gerçektir ki, bundan önce kendilerine ilim verilen kimselere (Hakk’ın kelâmı) okununca derhal yüzüstü secdeye kapanırlar. Ve “Rabbimizi tesbih ederiz, rabbimizin vaadi mutlaka yerine getirilir” derler.Ağlayarak yüzüstü yere kapanırlar; Kur’an onların saygısını arttırır.” (İsra 17/107-108-109)
- Secde edenleri Rabbimiz şu şekilde tavsif eder:
اِذَا تُتْلٰى عَلَيْهِمْ اٰيَاتُ الرَّحْمٰنِ خَرُّوا سُجَّداً وَبُكِياًّ
“…kendilerine Rahmânın âyetleri okunduğunda ağlayarak ve secde ederek yere kapanırlar.” (Meryem 19/58.ayetten)
- Rahman’ın kulları ayette şöyle vasıflanır:
وَالَّذ۪ينَ يَب۪يتُونَ لِرَبِّهِمْ سُجَّداً وَقِيَاماً
Gecelerini rablerine secde ederek, huzurunda durarak geçirirler. (Furkan 25/64)
- Mevlâmız (cc) müminleri zikrederken şu şekilde buyurur:
اِنَّمَا يُؤْمِنُ بِاٰيَاتِنَا الَّذ۪ينَ اِذَا ذُكِّرُوا بِهَا خَرُّوا سُجَّداً وَسَبَّحُوا بِحَمْدِ رَبِّهِمْ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
“Âyetlerimize gerçekten iman edenler ancak o kimselerdir ki, bunlarla kendilerine öğüt verildiğinde büyüklük taslamadan secdeye kapanırlar ve rablerini hamd ile tesbih ederler.” (Secde 32/15)
- Rabbimiz (cc) buyurur ki:
اَمَّنْ هُوَ قَانِتٌ اٰنَٓاءَ الَّيْلِ سَاجِداً وَقَٓائِماً يَحْذَرُ الْاٰخِرَةَ وَيَرْجُوا رَحْمَةَ رَبِّه۪ۜ قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذ۪ينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذ۪ينَ لَا يَعْلَمُونَۜ اِنَّمَا يَتَذَكَّرُ اُو۬لُوا الْاَلْبَابِ۟
“(Nankör insan mı) yoksa âhiret kaygısıyla ve rabbinin rahmetine nâil olma ümidiyle gece vakitlerinde secde ederek, ayakta durarak kendini ibadete veren kişi mi (daha iyi)?” De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu!” Doğrusu ancak akıl iz‘an sahipleri bunu anlar.” (Zümer 39/9)
Yerde ve Göklerde Ne Varsa Hepsi Allah’a Secde Eder:
Günahkarlar, Allah’a secde etmekten ve tevazu göstermekten kibirleri sebebiyle geri durunca, Allah (cc) onların secdelerine ihtiyacı olmadığını ve yer ile göklerde her ne varsa O’na (cc) secde edip hamd ile tesbih ettiğini beyan buyurur. Bu hususta birçok ayet vardır. Bunlardan bazılarını zikredelim:
- وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ طَوْعاً وَكَرْهاً وَظِلَالُهُمْ بِالْغُدُوِّ وَالْاٰصَالِ
“Göklerde ve yerde bulunan her şey ve bunların gölgeleri sabah akşam, isteseler de istemeseler de Allah’a secde ederler.” (Ra‘d 13/15)
- وَلِلّٰهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمٰوَاتِ وَمَا فِي الْاَرْضِ مِنْ دَٓابَّةٍ وَالْمَلٰٓئِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ
“Göklerdekiler, yerdeki canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler.” (Nahl 16/49)
- اَلَمْ تَرَ اَنَّ اللّٰهَ يَسْجُدُ لَهُ مَنْ فِي السَّمٰوَاتِ وَمَنْ فِي الْاَرْضِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ وَالنُّجُومُ وَالْجِبَالُ وَالشَّجَرُ وَالدَّوَٓابُّ وَكَث۪يرٌ مِنَ النَّاسِۜ وَكَث۪يرٌ حَقَّ عَلَيْهِ الْعَذَابُۜ وَمَنْ يُهِنِ اللّٰهُ فَمَا لَهُ مِنْ مُكْرِمٍۜ اِنَّ اللّٰهَ يَفْعَلُ مَا يَشَٓاءُ
“Görmez misin göklerde ve yeryüzünde bulunanlar; güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu hep O’na secde etmektedir! Niceleri de azabı hak etmiştir. Allah’ın hakir kıldığı kimseyi onurlandırabilecek birisi yoktur. Kuşkusuz Allah dilediğini yapar.” (Hacc 22/18)
- وَالنَّجْمُ وَالشَّجَرُ يَسْجُدَانِ
“Yıldızlar da ağaçlar da secde ederler.” (Rahman 55/6)
- اِنَّ الَّذ۪ينَ عِنْدَ رَبِّكَ لَا يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِه۪ وَيُسَبِّحُونَهُ وَلَهُ يَسْجُدُونَ
“Rabbinin katında bulunanlar bile O’na kulluk etmek hususunda kibre kapılmazlar, O’nu tesbih ederler ve yalnız O’na secde ederler.” (Araf 7/206)
Kibirlenip Secde Etmekten Kaçınanları Allah (azze ve celle)’nin Zemmetmesi:
- وَاِذَا ق۪يلَ لَهُمُ اسْجُدُوا لِلرَّحْمٰنِ قَالُوا وَمَا الرَّحْمٰنُۗ اَنَسْجُدُ لِمَا تَأْمُرُنَا وَزَادَهُمْ نُفُوراً۟
“Onlara, “Rahmâna secde edin” denildiğinde, “Rahmân da neymiş! Biz, senin istediğin şeye secde eder miyiz?” derler ve bu istek onların haktan daha da uzaklaştırır.” (Furkan 25/60)
- انّ۪ي وَجَدْتُ امْرَاَةً تَمْلِكُهُمْ وَاُو۫تِيَتْ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ وَلَهَا عَرْشٌ عَظ۪يمٌ ﴿٢٣﴾ وَجَدْتُهَا وَقَوْمَهَا يَسْجُدُونَ لِلشَّمْسِ مِنْ دُونِ اللّٰهِ وَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَصَدَّهُمْ عَنِ السَّب۪يلِ فَهُمْ لَا يَهْتَدُونَۙ ﴿٢٤﴾ اَلَّا يَسْجُدُوا لِلّٰهِ الَّذ۪ي يُخْرِجُ الْخَبْءَ فِي السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَيَعْلَمُ مَا تُخْفُونَ وَمَا تُعْلِنُونَ ﴿٢٥﴾اَللّٰهُ لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ رَبُّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ ﴿٢٦﴾
“Onları bir kadın hükümdarın yönettiğini gördüm; kendisine her imkân verilmiş; bir de muhteşem tahtı var. Ancak onun ve halkının Allah’ı bırakıp güneşe secde ettiklerini de gördüm. Şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş, böylece onları yoldan alıkoymuş; bu yüzden doğru yolu bulamıyorlar. (Şeytan bunu) göklerde ve yerde gizli olanı açığa çıkaran, gizlediğinizi ve açıkladığınızı bilen Allah’a secde etmesinler, diye yapmış. Oysa büyük arşın sahibi olan Allah’tan başka tanrı yoktur.” (Neml 27/23-24-25-26)
- وَاِذَا قُرِئَ عَلَيْهِمُ الْقُرْاٰنُ لَا يَسْجُدُونَۜ
“Nasıl olur da kendilerine Kur’an okunduğu zaman saygıyla yere kapanmıyorlar!” (İnşikâk 84/21)
Secdenin Fazileti ve Secdeye Teşvik:
1- Mi‘dân b. Ebî Talha el-Ya‘merî (r.a) şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v)’in azatlısı Sevban (r.a)’a gittim ve ona ‘Yaptığım zaman beni cennete götürecek bir amel söyle ey Sevban’ (ya da ‘Amellerin Allah’a en sevimlisi nedir?’) dedim. Sustu. Yine sordum. Yine sustu. Üçüncü kez sorduğumda şöyle cevap verdi: “Ben bunu Rasulüllah (s.a.v)’e sormuştum da bana ‘Allah’a ettiğin secdeleri çoğalt. Zira senin ettiğin her bir secde Allah katında dereceni yükseltir ve hatalarını sildirir’ buyurarak cevap verdi.” Mi‘dân (r.a) daha sonra Ebu Derdâ (r.a)’a da aynı soruyu sorduğunu ve aynı cevabı aldığını söylemektedir.[12]
Allame Şevkânî, secdelerin çok yapılmasının -ki bu secdeler namazı ifade etmektedir- teşvik edildiğinin bu rivayetten anlaşılabileceğini söylemektedir.[13]
2- Ebu Hureyre (r.a)’dan rivayet edildiğine göre Rasulüllah (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Kulun Rabbine en yakın olduğu yer secdesidir. Öyleyse secdede çokça dua edin”.[14]
İmam Nevevî (rhm)’a göre buradaki yakınlık Allah (cc)’nün rahmetine ve ikramına yakınlıktır. Bu sebeple secdede duaya teşvik vardır.[15]
İmam Şevkânî (rhm), “Kulun Rabbi’nin rahmetine en yakın olduğu hali secde ettiği halidir. Hem namaz içinde hem namaz dışındaki hallerin Allah’a en yakınlaştıranı secdedir. Çünkü kişi nefsinden uzaklaştığı ölçüde Rabbi’ne yaklaşır. Secde, tevazunun, kibri terketmenin ve nefsi kırmanın doruk noktasıdır. Zira nefis, insana boyun bükmeyi, tevazu etmeyi emretmez ve bundan razı da olmaz. Hatta bunun aksini ister. Kişi, secde ettiğinde nefsine muhalefet etmiş ve ondan uzaklaşmış olur. Nefsinden uzaklaşan kul ise Rabbi’ne yakınlaşır. Bu hadis-i şerifte namazı çok kılmanın ve secde halinde çok dua etmenin meşruiyetine delil vardır.”[16]
Boynunu tevazuyla bükerse eğer köle,
İzzete ermiştir, zillet gibi görünse de.
3- Ubâde b. Sâmit (r.a), Rasulüllah (s.a.v)’den şunları işittiğini söylemiştir: “Bir kul Allah’a secde ettiğinde Allah o kulun her bir secdesine sevap yazar, günahını siler ve derecesini artırır. Öyleyse secdelerinizi artırın.”[17]
4- Ebu Fatıma (r.a), Hz Peygamber (s.a.v)’e “Ya Rasulallah! Bana istikamet üzere yapacağım bir amel tavsiye eder misin?” diye sordu. Hz. Peygamber (s.a.v), “Secdeleri çoğalt. Zira senin ettiğin hiçbir secde yoktur ki bu secdelerle derecelerin artmasın ve günahların silinmesin”.[18] Ahmed b. Hanbel’in rivayetinde ise bu hadis, “Hz. Peygamber (s.a.v) bana buyurdular ki: ‘Ey Ebu Fatıma! Bana kavuşmak istiyorsan secdeleri çoğalt’” şeklindedir.[19]
5- Ebu Zer (r.a)’dan naklolunduğuna göre Hz. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Her kim Allah (cc)’na bir secde ederse, Allah ona bir hasene yazar, bir hatasını siler ve onu bir derece yükseltir”.[20]
[1] Müslim, 489.
[2] Ahmed b. Hanbel, 4239.
[3] Buharî, 1130; Müslim, 2819.
[4] Buharî, 143; Müslim, 2477.
[5] Nevevî, Şerhu’l-Müslim, 16/36.
[6] Buharî, 380; Müslim, 660.
[7] Şevkânî, Neylü’l-Evtâr, 2/98.
[8] Şevkanî, age., 2/98.
[9] Nevevî, age., 4/162
[10] Şevkânî, age., 2/98.
[11] Asıl metinde bu bölüm ‘Secdenin Fazileti ve Secdeye Teşvik’ bölümünden sonradır.
[12] Müslim, 488.
[13] Şevkânî, age., 2/97.
[14] Müslim, 482.
[15] Nevevî, age., 4/109.
[16] Şevkânî, age., 2/97.
[17] Müslim, 488.
[18] İbni Mâce, Sünen, 1422.
[19] Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 15229.
[20] Ahmed b. Hanbel, age., 20764.
Cevapla