Cenâb-ı Hak, birçok âyet-i kerîmede Server-i Enbiyâ Efendimiz (salallâhu aleyhi ve sellem)’in fazîletini beyân ederek O’nu methetmiştir. Örneğin; “Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik” (Enbiyâ, 107) âyetiyle O’nun bir rahmet elçisi olduğunu; “Sen elbette yüce bir ahlâk üzeresin” (Kalem, 4) âyetiyle mükemmel bir ahlâk sâhibi olduğunu; “O Allah’ın Resûlü ve nebîlerin sonuncusudur” (Ahzâb, 40) âyetiyle Nübüvvet silsilesinin mührü olduğunu ve “Nûr saçan bir kandil” (Ahzâb, 46) âyetiyle de küfrün karanlıklarından, hidâyet aydınlığına ulaştıran bir peygamber olduğunu beyân etmiştir. Evet, O, hakîkaten Rabbimizin zikrettiği tüm bu ulvî vasıfların sâhibidir. O, Fahr-i Kâinât, Rasûlu’s-Sakaleyn, İmâmu’l-Enbiyâ, Seyyidu’l-Beşer, Muhammed Mustafâ (sallallâhu aleyhi ve sellem)’dir.
İnsanlar için hidâyet kaynağı olan Kur’ân-ı Hakîm’in, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e indirilmiş olması, Efendimizin fazîletini ayan beyân ortaya koyuyor olsa da birçok âyetinde O’nun fazîleti husûsen zikredilmiştir. Meselâ O’na hiçbir peygambere bahşedilmeyen bir hitap şekli bahşedilmiştir. Şöyle ki; Kur’ân-ı Kerîm’de Rabbimizin hitâb ettiği tüm peygamberlere kendi isimleriyle hitâb edilmiştir. Örneğin Hz. Âdem’e: “Ey Âdem!” (Bakara, 33), Hz. Nûh’a: “Ey Nûh” (Hûd, 46), Hz. Mûsâ’ya: “Ey Mûsâ” (Bakara, 55), Hz. Zekeriyyâ’ya: “Ey Zekeriyyâ” (Meryem, 7) ve Hz. Yahyâ’ya: “Ey Yahyâ” (Meryem, 12) şeklinde hitâb edilmiştir. Lâkin Rabbimiz (azze ve celle), Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e hitâb etmeyi murâd ettiğinde; O’na ismiyle değil, “Ey Nebi” (Enfâl, 63, 65) , “Ey Rasûl” (Mâide, 41) ve “Ey Örtüye Bürünen” (Müddessir, 1) gibi güzel sıfatlarıyla hitâb etmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in hiçbir âyetinde Efendimize: “Ey Muhammed” şekliyle hitâb şekli yoktur. Bir kimseye ismi yerine sıfatı ya da künyesiyle seslenmek, o kimseyi taltîf etmektir. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de Rabbi tarafından böylesine bir lütfa mazhâr olmuştur.
Bir de Efendimiz (salallâhu aleyhi ve sellem)’in Rabbimiz ile birlikteliğini beyan ettiği ifade vardır ki, ona dair de söylenecekler vardır. Şöyle ki; Efendimiz (salallâhu aleyhi ve sellem) ve Kutlu Hicret yolculuğundaki sâdık dostu Hz. Ebûbekir (radiyallâhu anh), Sevr mağarasında bulunduğu esnada müşrikler onları bulmaya çok yaklaşmıştı. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem Efendimiz, dostunu teskîn etmek için şöyle buyurdu: “Üzülme! Çünkü Allah bizimle beraberdir” (Tevbe, 40). Akıl sâhibleri bu âyeti tefekkür ederse, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in, Rabbimiz tarafından nasıl yüce fazîletlere mazhar olduğunu anlayacaktır. Bu ifâde, fazîlet ve şerefin zirve noktasıdır. Zira bu ifâde, kendisiyle aynı manaya gelen ve Hz. Mûsâ (aleyhi’s-selâm)’a ait olan: “Rabbim benimledir” (Şuarâ, 62) ifâdesinden çok daha fazla fazîleti barındırmaktadır. Mezkûr iki ifâde kıyaslandığında, şu hakîkatler görülecektir:
1- Hz. Mûsâ (aleyhi’s-selâm), Cenâb-ı Hakk’ın “Rab” ismini; Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) ise “Allah” ismini tercih etmiştir. “Allah” lafzının, Cenâb-ı Hakk’ın bütün isim ve sıfatlarına şâmil geldiği ilim ehlince malumdur. Yani Efendimiz şöyle demiş oluyor: “Üzülme! Çünkü Allah, bütün isim ve sıfatlarıyla bizimle beraberdir.” Böylece Cenâb-ı Hakk’ın Efendimizle olan birlikteliği “Ulûhiyyet” üzerine bina edilirken, Hz. Mûsâ ile olan birlikteliği yalnızca “Rubûbiyyet” birlikteliği üzerine bina edilmiştir.
2- “Allah” ismi, “Rab” isminden daha büyüktür. Zira “Allah” isminin zikredildiği âyette Yüce Rabbimizin maiyyeti (birlikteliği), Efendimizi geçip yanında bulunan dostu Hz. Ebûbekir’e de sirâyet etmiştir. Lâkin “Rab” isminin zikredildiği âyette Rabbimizin maiyyeti Hz. Mûsâ’da hasrolunmuş, bu maiyyete başkaları dâhil edilmemiştir. Maiyyetin daha geniş olması, fazîlet bakımından daha yücedir.
3- Hz. Mûsâ (aleyhi’s-selâm): “Rabbim benimledir” derken; Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Allah bizimledir” demiştir. Hz. Mûsâ bu makamda tek başına kalmış, Cenâb-ı Hakk’ın birlikteliği Hz. Mûsâ’nın tebaasına ulaşmamıştır. Lâkin Rabbimizin Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’e olan birlikteliği ise sadece Efendimize hasrolunmamış, bilakis yanında bulunan sâdık dostu Hz. Ebûbekir’e de sirâyet etmiştir. Elbette bu, fazîlet bakımından daha yücedir. İşte bundan dolayı Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem): “Allah benimle birliktedir” dememiş; “Allah bizimle birliktedir” demiştir.
Vallâhu a’lem.
O’na hakkıyla ümmet olabilmek duâsıyla…
Cevapla