TOKİ’nin “100 bin Sosyal Konut” projesiyle gündemi hayli meşgul eden tartışmalara Prof. Dr. Mustafa Öztürk de katılmış, gerek gazete köşesinde gerekse katılmış olduğu televizyon programında günümüz bankalarının verdiği kredilerin Kur’ân-ı Kerîm’de yasaklanan fâiz olmadığını, ulemanın sedd-i zerâi kabilinden yasakladığı bir fâiz çeşidi olduğunu belirtmişti.[1] Haram kılınan asıl fâizin “Cahiliye Ribâsı” terkibiyle ifade ettiği “mürekkep fâiz” olduğunu savunan Öztürk, görüşlerini, Prof. Dr. Bedri Gencer’in de telefon bağlantısıyla katıldığı programda, Ali Rıza Gül’ün[2] çalışmalarına atıfla serdetmişti.[3]
Fâiz konusunda Ayrım Yapan Var mıdır?
Kaynaklarımızda fâizin çeşitlerinden bahsedilmiş, müctehid ulemâ arasında fâizin illetiyle ilgili görüşlerde birtakım ihtilâflar kaydedilmekle birlikte, “aynı cins malların” alınıp verilişinde peşin ya da vadeli olarak alınan fazlalığın fâiz sayılıp sayılmayacağı konusunda herhangi bir görüş ayrılığı zaptedilmemiştir. Nitekim bu hususu Prof. Dr. Bedri Gencer de bahsi geçen programda beyan etmiştir. Fâizin her türlüsünün haramlığı Kur’ân ve Sünnet’le sabit, müsellem bir konu olduğundan biz de âyet-i kerîmelerle ilgili olarak müfessirlerin ve müctehidlerin görüşlerini kaydetme ihtiyacı hissetmedik.[4]
İslâm dünyasının, kapitalizmin tesirini iyice hissettiği dönemde bu konular hararetli bir şekilde tartışılmış ve bankaların banknotların değeri esasıyla sağladığı fâizli kredilerin “ribâ yasağı” kapsamına girip girmediği hususunda lehte ve aleyhte kitaplar-makaleler yazılmış, panel ve sempozyumlar düzenlenip tebliğler sunulmuştur.
Fâiz çeşitleri konusunda ayrım yaptığı bilinen şahıslar, Öztürk’ün de makalesinde kaydedip programda bilâhare zikrettiği; Abdülaziz Çâvîş, Reşid Rızâ, Devâlibî, Senhûrî, Mansûrizâde Saîd, İzmirli İsmail Hakkı ve Fazlurrahman gibi son iki asırda yaşamış olan şahıslardır.
Öztürk’ün Bahsettiği Sahâbîler ve Fâiz
Program sunucusu Mehmet Akif Ersoy’un da üzerinde özellikle durması sebebiyle, Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün sahâbeden bazılarının da ismini zikrederek öne sürdüğü iddiaların suyu biraz bulandırdığı düşüncesiyle, değerlendirilmesi gerektiği kanaatindeyiz.
Gerek programda gerekse Karar Gazetesi’ndeki köşesinde kanaatini sahâbeden bazı isimlerle refere etmeye çalışan Öztürk’ün yaklaşımı ifadelerine tam olarak şöyle yansımıştır:
“Bütün bunlar bir tarafa, Kur’an’ın nazil olduğu dönemden itibaren başta İbn Abbâs olmak üzere Zübeyr b. Avvâm, Talha b. Ubeydillah ve Abdullah b. Zübeyr gibi birçok sahâbînin riba konusunda alan ve kapsamı son derece dar tuttukları ve ilk akitte belirlenen fazlalığı haram saymadıkları malumdur. Hatta Zübeyr b. Avvâm’ın bugünkü bankacılık sistemindeki uygulama gibi iktisadi alanda işletmek üzere insanlardan mevduat toplayıp bir nevi faiz dağıttığı bilgisi de İslâmî kaynaklarda kayıtlıdır.”[5]
Prof. Dr. Bedri Gencer’in, “Geçmiş dönemde âlimlerden böyle bir ayrıma giden var mıdır?” sorusunu, Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün 18. yüzyıldan itibaren yaşamış -isimleri daha evvel anılan- ilim adamlarıyla cevaplama konusundaki ısrarı şüphesiz çok şey anlatıyor. 1400 yıllık müktesebatın muhtevası bir kenara itilerek son 200 yıllık görüşlere sarılmak meseleye yaklaşım açısından dikkat edilmesi gereken bir noktadır.
Temas edilmesi gereken birçok husus olmasına rağmen söz konusu iddiaları ara başlıklar altında kısa açıklamalarla toparlamak istiyoruz.
Abdullah ibni Abbas radıyallâhu anhümânın Görüşü
Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Abdullah ibni Abbas radıyallâhu anhümânın fâiz kapsamını dar tuttuğunu ifadeyle kendisinin mürekkep fâiz dışında kalan fâiz türlerini haram olan ribâ kapsamında saymadığını ima ediyor.
Kaynaklarımızda buna delâlet eden rivâyetler bulunmakla birlikte, Abdullah ibni Abbas radıyallâhu anhümânın bu yaklaşımından döndüğü ve “altı mal” hadîsi olarak bilinen hadîsi de rivâyet etmek suretiyle insanları alışveriş konusunda hassasiyete davet ettiği çok açıktır. Bu görüş değişikliği değerlendirilirken, fâiz yasağının tedrîcî olarak gerçekleştiğini de mutlaka hatırlamak gerekir. O büyük sahâbînin havale türünden bazı işlemlere yönelik tavrı ise, Zübeyr ibni Avvâm ve oğlunun radıyallâhu anhümâ tavrından farklı değildir.[6]
Zübeyr ibni Avvâm ve Abdullah ibni Zübeyr radıyallâhu anhümânın Görüş ve İşlemleri
Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Zübeyr ibni Avvâm radıyallâhu anhıın mevduat topladığını ve işlemlerinde fazlalık (bir nevi faiz) aldığını ifade ediyor. Fakat kaynaklara bakıldığında, Zübeyr ibni Avvâm radıyallâhu anhın topladığı mevduatlar karşısında bir fazlalık ödemediği bilâkis emanet olarak dahi kabul etmeyip ancak borç olarak kabul ettiği görülüyor.[7]
Zübeyr ibni Avvâm radıyallâhu anhın fâizle ilişkilendirilen bir başka uygulaması da ödeme emirlerine yönelik birtakım gönderimlerde bulunmaktan ibarettir. Nitekim bunların fıkıhta “süftece” olarak ifade edildiğini biliyoruz.
Karz-ı hasen müessesesinin işletimine yönelik bu işlemin bankaların verdiği krediyle benzer bir işlem olduğunu ya da ribâ yasağı kapsamında değerlendirilebilecek bir yaklaşım sunduğunu söyleyebilmek mümkün değil. Zaten fâizin tahrimi konusunda ayrıma gitmeyen Hanefilerin de süfteceyi belli şartlarda câiz görmeleri konumuz açısından mühim bir ayrıntıdır. Hasan ibni Ali ve Abdullah ibni Zübeyr radıyallâhu anhümün kabul ve tatbikatları da bundan farklı değildir.[8]
Talhâ ibni Ubeydillâh radıyallâhu anhın Görüşü
Talhâ ibni Ubeydillâh radıyallâhu anhdan, Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün ifade ettiği şekilde bir işlem sadır olduğu bilgisi kaynaklarda yer almakla birlikte, Ömer radıyallâhu anh tarafından kendisine altı mal hadîsi tebliğ edildikten sonra, bahsi geçen türden muamelelerde bulunmayı terk ettiği bilgisine de özellikle yer verildiği görülmektedir.[9] Dolayısıyla, Talhâ ibni Ubeydillâh radıyallâhu anhın söz konusu muameleyi mevcut delillere rağmen sürdürdüğü şeklinde bir tespit doğruyu yansıtmaktan uzaktır. Bu nokta değerlendirilirken de, -daha önce hatırlattığımız üzere- fâiz yasağının tedrîcî şekilde gerçekleştiği vakıası hatırda tutulmalıdır.
Benzer bir durum Muâviye radıyallâhu anh için de geçerlidir. Onun fazlalık fâizinde bir sakınca görmediğini ifade edenler, Hazreti Ömer’in mektubundan sonra görüşünden rücu ettiği gerçeğini örtmektedirler. Nitekim kendisinden Hazreti Ömer’in vefatından sonra ya da hilâfeti devresi gibi daha sonraki yıllarda aynı uygulamada ısrar ettiğine dair bir şey nakledilmemiştir. Ayrıca, onun ifade etmiş olduğumuz şekilde sakınca görmediğini belirttiği fazlalık, zinet kapsamında olup işlenmemiş değerli madenlerle ilgili, yani cins farkına yönelik değerlendirmeye bağlı bir fazlalıktır.[10]
Medine Devrinden Günümüze Çok Şeyin Değiştiği Doğrudur
Hayat durağan olmadığı gibi muamelât alanının da sürekli bir değişim ve dönüşüme sahne olduğu açık bir hakikattir. Bu alanda pratik uygulamalardaki birtakım farklılıklardan, yeni müesseselerin ihdâs ve tesisine varıncaya kadar birçok yenilik söz konusu olmuştur. Buna rağmen yapılması gereken şeyin, Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün tevessül ettiği gibi mevcut düzene ayak uydurma adına İslâm tarihinden bazı nahif kırıntılara sarılarak onlardan küllî çözümler üretmeye kalkışmak olmadığı kesindir. Zaten cahiliye devrinde bilinen ve tatbik edilen fâizli işlemin sadece mürekkep fâizle sınırlı olmayıp günümüzdeki gibi borç verirken fazlalık şartının belirtilmesi yönünde bir işlemin o dönemde de bilinip tatbik edildiği bilgisi kaynaklarımızda yer almaktadır.[11]
Altı Mal Hadîsini Karikatürize Etmenin Bedeli
Bazı muhaddislerin mütevatir, fukahanın ise meşhur olduğunu belirttikleri,[12] müctehidin-i izâmın da istidlâl ve ihticâc ettikleri “altı mal hadîsini” karikatürize etme ve ümmetin âlimlerini Yahudi âlimleri gibi teoride hükmü tasdik ederken pratikte başka yollara sapıp insanları da saptırmakla itham etme cüretini Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ün kendi hesabına havale ederek noktalamak istiyoruz.
Dipnotlar:
[1] Sedd-i zerâi yönünde değerlendirme ve gerekçesi için bkz. Ali Rıza Gül, “İslâm’daki Faiz Yasağının Temeli Olarak Cahiliye Ribâsı Kavramı”, Cumhuriyet İlâhiyat Dergisi, Sy. 1 (Haziran 2017), s. 740. Çevrim içi okumak için: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/313681 (e.t. 28.01.2020).
[2] Prof. Dr. Ali Rıza Gül, dinî açıdan iktisat sahasında önemli çalışmaları bulunan ve Cahiliye Ribâsı ile ilgili müstakil makaleler telif etmiş olan bir akademisyendir. Onun kanaati, cahiliye ribâsının mürekkep fâizden ibaret olup Kur’ân ile yasaklandığı, diğer fâiz çeşitlerinin ise altı mal hadîsi ile sünnet tarafından yasaklandığı yönündedir. Konuyla ilgili detaylı malûmat için bkz. Ali Rıza Gül, a.m., s. 701-748.
Tartışma, sözü getirdiğimiz nokta açısından, Rasûlüllâh sallâllâhu aleyhi ve sellemin dinî bir yasak getirip getiremeyeceği zeminine taşınmış olmaktadır. Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Gül’e atıf yaparak, cahiliye ribâsı dışındaki fâiz çeşitlerinin Kur’ân tarafından yasaklanmadığı kanaatini desteklemeye çalışmaktadır.
Konunun bu yönüyle ilgili olarak, Prof. Dr. Ali Rıza Gül’ün tercüme ettiği şu makale tavsiyeye şayandır: Ziuaddin Ahmad, “Riba Teorisi”, Çev. Ali Rıza Gül, AÜİFD, Sy. 1 (2003), XLIV/453-465.
Not. Konuyla ilgili detaylar Ali Rıza Gül’ün Tarihi Bağlamı Çerçevesinde Kur’an’da Faiz (riba) Yasağı ve Sahabilerin Faiz (riba) Anlayışları adlı kitaplarında yer almasına rağmen, baskılarının bulunmaması sebebiyle tedarik edip istifade ve atıf imkânına sahip olamadık.
[3] TOKİ’den veya krediyle ev almak caiz mi? | Habertürk Manşet – 17 Ocak 2020, Youtube, https://www.youtube.com/watch?v=bw9kT8BXkzw (e.t. 28.01.2020).
[4] Fâizin her türlüsünün haramlığı, çeşitleri, illeti ve hangi cinslerde fâiz ortaya çıkacağı ile ilgili olarak, müctehidlerin kavillerine dair malûmat için bkz. Muhammed Ali es-Sâbûnî, Ahkâm Tefsiri, Çev. Mazhar Taşkesenlioğlu, Şamil Yayınları, İstanbul, 2000, I/316-328; İsmail Özsoy, “Faiz”, DİA, XII/110-126; Hamdi Döndüren, Delilleriyle Ticaret ve İktisat İlmihâli, Erkam Yayınları, İstanbul, 2012, s. 390-392.
[5] Mustafa Öztürk, “Diyanet, TOKİ, Faiz (18 Ocak 2020)”, Karar Gazetesi, https://www.karar.com/yazarlar/mustafa-ozturk/diyanet-toki-faiz-12532 (e.t. 19.01.2020).
[6] el-Beyhakî, es-Sünen, V/282.
[7] Servet Bayındır, “Banka Mevduat Hesaplarının İslâm Hukuku Açısından Değerlendirilmesi”, Marife, Y. 5, Sy. 2 (Güz 2005), s. 12.
[8] Faruk Bal, Arap Yardımadasında Ticaret Hz. Peygamber ve Dört Halife Dönemi, Beka Yayıncılık, İstanbul, 2015, s. 207-209; Cengiz Kallek, “Süftece”, DİA, XXXVIII/21; Hamdi Döndüren, a.g.e., s. 346-347; Ali Rıza Gül, “Faizsiz Bankacılığın Dini Temeli Açısından Mudarabe ile Selef Yöntemlerinin Mukayesesi”, AÜİFD, XLVI/75-79.
[9] Buhârî, “Büyû‘”, 76 (2174); Muvatta‘, “Büyû‘”, 38.
[10] Hüseyin Kayapınar, “Sahabenin Faiz Hakkındaki Bazı Görüşlerinin Değerlendirilmesi”, International Congress on Political, Economic and Social Studies [(ICPESS) (19-22 May. 2017)], s. 199-201; Hamdi Döndüren, a.g.e., s. 397.
[11] Müslim, “Müsâkāt”, 99; Ali Rıza Gül, “İslâm’daki Faiz Yasağının Temeli Olarak Cahiliye Ribâsı Kavramı”, s. 713-716; İsmail Özsoy, a.g.m., s. 111; Hamdi Döndüren, a.g.e., s. 388-389; Nihat Dalgın, “Faiz Yasağıyla İlgili Farklı Yaklaşımlar”, İslam Hukuk Araştırmaları Dergisi, Sy. 16 (2010), s. 88.
[12] Hadîs-i şerîf ile ilgili değerlendirmeler için bkz. Ebû Abdillâh Muhammed ibni Ca‘fer el-Kettânî, Nazmü’l-Mütenâsir mine’l-Hadîsi’l-Mütevâtir, Dâru’l-Kütübi’s-Selefiyye, Mısır, 2010, s. 156, No. 170; Oğuzhan Tan, “Ekonomik Realite Temelinde Altı Sınıf (Esnâf-ı Sitte) Hadisi Üzerine Bir Değerlendirme”, AÜİFD, Sy. 51:2 (2010), s. 169-170.
Kusura bakmayın, bazı kişileri baştan mahkum edip , doğru bulduğunuza inandığınız görüşleri boulamaç şeklinde sunarak faizin yasaklandığına delil getirdiğinize inanıyorsunuz. Böyle konuşuyorum çünkü Bedri hoca ehli sünnet ve nedense her konuda haklı. Öztürk her konuda tevessül ediyor falan. Kapitalistlerin fiillerinin şeytanın değil insan fiili olduğunu bile itiraf edemiyorsunuz. Onlar bütün teknolojilerini muteber insanlar olarak ama ticareti her nedense şeytan olarak yapıyorlar. Ama gene nedense bütün Müslüman ülkelerde para/kredi nin bir maliyeti var ve adı faiz. Bir de analizlere şahaneden (tepeden) başlamayıp, aşağıdan , ödünç para ne için alınıp verilir zamanımızda , faizsiz olabilir mi, murabaha ile mudaraba ile bankalar çalışabilir mi, niye murabaha dışında çalışamıyor, murabaha faiz arasındaki fark çok mu büyük vs. Diye düşünüp, oradan sahabeye ayeti kerimeye çıksanız mesela Faxlurrahman gibi, iş değişecek. Ama merhumun dediği gibi, kendilerine bir kapan kurup onun dışına çıkamayan fukaha olmak çok rahatlatıcı geliyor.