“Hurûf-ı Mukattaa”, harf kelimesinin çoğulu olan hurûf ile “kesilmiş, ayrılmış” anlamındaki mukattaa kelimesinden meydana gelen bir tamlamadır. Mukattaa, “kesmek, bir şeyi bütününden ayırmak” mânasına gelen kat‘ [القطع] kökünden türemiş bir sıfat olup söz konusu harfler kelimeyi oluştururken okundukları gibi değil kendi isimleriyle telaffuz edildiklerinden “bağımsız ve ayrı harfler” anlamında “hurûf-ı mukattaa” diye anılmıştır. Bu harflere aynı sebeple “hurûf-ı teheccî” adı verildiği gibi sûrelerin ilk harflerini oluşturduklarından “evâilü’s-süver” ve “fevâtihu’s-süver” de denilmiş, ayrıca ne mânaya geldikleri veya bu sûrelerin başında hangi amaçla yer aldıkları kesin olarak bilinmediğinden “hurûf-ı mübheme” olarak da adlandırılmıştır.
Başta müfessirler olmak üzere İslâm âlimleri hurûf-ı mukattaanın tefsiri meselesinde çeşitli görüşler öne sürmüşlerdir. Kur’ân okumayı teşvik eden, Allah’ın kelâmını okuyana her harfi için on sevap verileceğini bildiren ve bu arada “elif lâm mîm”in tek harf değil üç harften oluştuğunu bildiren hadisin dışında[1] muteber hadis kaynaklarında hurûf-ı mukattaaya dair herhangi bir açıklama bulunmamaktadır.[2]
Hz. Ebûbekir [radiyallâhu anh], Yüce Rabbimizin her kitabında bir sırrının olduğunu, Kur’ân-ı Kerîm’deki sırrının da mukattaa harfleri olduğunu söylemektedir. Hz. Ali [radiyallâhu anh] Efendimiz de şöyle der: “Her kitabın biz özü vardır. Allah’ın kitabının özü de bu harflerdir.” [3]
Kur’ân-ı Kerîm’deki mukattaa harflerinin manasını yalnızca Yüce Rabbimiz bilmektedir. Bu harfler hakkında yapılan yorumlar, kesinlik arz etmemekle birlikte bir nassa [âyet veya hadis] aykırı olmadığı müddetçe kabul edilir. Bu bağlamda âlimlerimiz hurûf-u mukataa hakkında bazı yorumlar yapmıştır. Biz bu yazımızda âlimlerimizin mukattaa harfleri hakkındaki belli başlı yorumlarını ve tespitlerini aktarmaya çalışacağız.
- Kur’ân-ı Kerîm’de mukattaa harflerinin bulunmasının hikmetlerinden biri, şöyledir: Kur’ân vahyinin ilk muhatapları olan Araplar, konuşmalarında mukattaa harflerini kulanmaya alışkın değillerdi. Yani bu tarz bir kulanım, Arapların ilk defa gördüğü bir durum idi. Müşrikler, kendilerine Kur’ân okunduğunda Kur’ân’ı dinlemekten kaçınıyordu. A’râf Sûresi’nin ilk âyeti “Elim Lâm Mîm Sâd” nâzil olunca, bu harflerin ne anlama geldiğini anlayamadılar ve ne anlama geldiğini öğrenmek için Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem)’in okuduğu Kur’ân’a kulak kesilmek zorunda kaldılar. Yüce Rabbimiz bu harflerle Kur’ân’dan kaçmaya çalışan müşrikleri, âdeta Kur’ân’ı dinlemeye mecbur bırakmıştır.
- Hikmet sâhibi bir zât, gaflete dalmış birine hitâb edeceği zaman, asıl maksattan önce onu gafletten uyandıracak bâzı uyarılar gönderir. Gaflet ne kadar derin olursa, uyarı da o kadar büyük olur. Cenâb-ı Allah da derin bir gaflete dalan müşrikleri uyarmak için bu “Mukattaa Harfleri”ni kullanmıştır. Âyetlerdeki asıl mesajı vermeden önce, onları bu harflerle uyandırmayı murad etmiştir.
- Bu “Mukattaa Harfleri”, mânâsı bilinmeyen harfler olduğu için dinleyenlerin dikkatini celb etmiştir. Şayet muhataba yöneltilen ilk kelimeler, mânâsı bilinen kelimeler olsaydı, muhatap bu kelimelerin “asıl maksat” olduğunu zannedecek ve hitabın geri kalanını dinlemeyecekti. Bu sebeple müşriklere yöneltilen ilk kelimeler bu harfler olmuştur ki, bu harflerden sonra gelecek âyetlere kulak versinler.[4]
- Mukattaa harfleri, müşriklere meydan okumak maksadıyla Kur’ân-ı Kerîm’de yer almıştır. Bu harfler, Kur’ân-ı Kerîm’in Allah’ın kelâmı olduğunun delillerindendir. Şöyle ki, bu harfler müşriklere arz edilerek kendilerine sanki şöyle denmektedir: “Sizin inkâr ettiğiniz şu Kur’ân, Arapça bir kitaptır ve o kitabın kelimeleri, sizin kullandığınız şu harflerden meydana gelmiştir. Eğer onun Allah tarafından geldiğine inanmıyorsanız, hadi siz de
–yapabiliyorsanız- bu harfleri kullanarak Kur’ân’daki gibi bir sûre oluşturun! Eğer bundan âciz kalırsanız –ki kesinlikle kalacaksınız- iyi bilin ki o, Allah’ın kelâmıdır.” - Mukattaa harflerinin toplamı 14 harftir. Bu da Arap alfabesinde bulunan 28 harfin yarısı demektir.
- Tecvid ilminde harflerin sıfatları vardır. Sıfat, “mahreçlerde meydana gelişi esnasında harfin sesine arız olan keyfiyete” denir. Mukattaa harfleri, bu sıfatların her bir çeşidinde bulunan harflerin yarısını oluşturmaktadır. Yani mukattaa harfleri hems, cehr, şiddet, rihvet, infitâh, ıtbâk, isti’lâ, istifâle ve kalkale, gibi sıfatlara sahip harflerin yarısını oluşturur. Şöyle ki:
Hems sıfatı bulunan on harfin beşi [sâd, kef, hâ, sîn, hâ]
Cehr sıfatı bulunan 19 harfin dokuzu [elif, lâm, mîm, râ, ayn, tı, kâf, yâ, nûn]
Şiddet sıfatı bulunan sekiz harften dördü [hemze, kef, tı, kâf]
Rihvet sıfatı bulunan 16 harfin sekizi [elif, se, zâl, , hâ, sâd, sîn, hê, yâ]
İnfitâh sıfatı bulunan 24 harfin on ikisi [elif, ba, te, râ, sîn, ayn, kâf, mîm, lâm, nûn, hê, yâ]
Itbâk sıfatı bulunan dört harfin ikisi [sâd, tı]
İsti’lâ sıfatı bulunan yedi harfin üçü [kâf, sâd, tı]
İstifâle sıfatı bulunan 20 harfin onu [elif, mîm, râ, kef, hê, yâ, ayn, sîn, hâ, nûn]
Kalkale sıfatı bulunan beş harfin ikisi [kâf, tı]
- Mukattaa harfleriyle başlayan sûrelerden tek harfle başlayanlar vardır: Sâd, Kâf, ve Kalem Sûreleri
İki harfle başlayanlar vardır: Tâ-Hâ, Neml, Yâ-Sîn, Mü’min, Fussilet, Şûrâ, Zuhruf, Duhân, Câsiye ve Ahkâf Sûreleri
Üç harfle başlayanlar vardır: Bakara, Âl-i İmrân, Yûnûs, Hûd, Yûsuf, İbrâhîm, Hicr, Şuarâ, Kasas, Ankebût, Rûm, Lokmân ve Secde Sûreleri
Dört harfle başlayanlar vardır: A’râf ve Ra’d Sûreleri
Beş harfle başlayanlar vardır: Meryem Sûresi
- Mukattaa harfleriyle başlayan sûrelerden Bakara ve Âl-i İmrân hariç diğer hepsi Mekke’de nâzil olmuştur.
- Elif- Lâm- Mîm harfleriyle başlayan sûreler hakkında şöyle bir tespit yapılmıştır: Elif boğaz harfi, Lâm lisânî yani dilden çıkan bir haf ve Mîm ise şefevî yani dudaktan çıkan bir harftir. Elif boğazın en derinlerinden yani göğse bitişik bölümün en başından çıkar. Lâm ağzın ortasından çıkar. Mîm ise dudaklardan yani ağzın en ucundan çıkar. Harflerin bu mahreçlerine bakan âlimlerimiz şöyle bir yorum yapar: Elif-Lâm-Mîm ile başlayan tüm sûrelerde mutlaka yaratılışın başı, ortası ve sonundan bahsedilir. Başka bir deyişle ilk yaratılış hâli, yaratılışın orta hâli ve nihâyet kıyâmetle son bulan hâlinden bahsedilir: Bakara, Âl-i İmrân, Ankebût, Rûm, Lokmân ve Secde Sûreleri
- Tı [ط] harfiyle başlayan tüm sûreler Hz. Mûsâ’nın kıssasıyla başlar: Tâ-hâ, Şuarâ, Neml ve Kasas Sûreleri
- Hâ-Mîm ile başlayan tüm sûreler mutlaka ya kitâbın nuzûlüne ya da vahye yeminle başlar.
- Hâ-Mîm ile başlayan 7 sûre peş peşe gelmiştir. Yani bu sûrelerin arası başka bir sûreyle ayrılmamıştır.
- Hâ-Mîm ile başlayan sûrelere çoğul olarak “Havâmîm” [حواميم] denir.
- Son olarak, müfessirlerimizin mukattaa harflerinin tefsirine dâir yaptığı yorumlardan bazılarını zikrederek yazımızı sonlandıralım:
- Bu harfler, başında bulundukları sûrelerin isimleridir.
- Bu harfler, Yüce Rabbimizin isimlerindendir.
- Bu harfler, Yüce Rabbimizin isimlerinin bir kısmıdır. Saîd bin Cübeyr der ki: “Eîf-Lâm-Râ”, “Hâ-Mîm” ve “Nûn” birleştiğinde, Cenâb-ı Hakk’ın “Er-Rahmân” ismini oluşturur.”
- Bu harfler, Kur’ân-ı Kerîm’in isimlerindendir.
- Bu harflerin her biri, Cenâb-ı Hakk’ın isimlerine ya da sıfatlarına delâlet etmektedir. İbn Abbâs [radiyallâhu anhuma] der ki: “Elif-Lâm-Mîm”deki Elif, Allah’ın Ehad [bir], Evvel, Âhir, Ezelî ve Ebedî olduğuna; Lâm, Allah’ın Lâtîf olduğuna ve Mîm, Allah’ın Melik, Mecîd ve Mennân olduğuna işaret eder.”
- Yüce Rabbimiz bu harfleri zikrederek sanki şöyle buyurmaktadır: “Bunları parça parça (harf harf) dinleyiniz. Ta ki bu harfler birleştirilmiş olarak size geldiğinde, önce bunları tanımış olasınız. Nitekim çocuklar, önce tek tek harfleri öğrenirler. Sonra da bunlardan meydana gelen kelimeleri öğrenirler.”
- Bu harfleri söylemek, herkesin alışık olduğu bir husus olsa da, bu harflerin o isimlerle adlandırılmış olduğunu, ilimle meşgul olup, ilimden istifade edenlerden başkası bilmez. Hz. Peygamber [sallallâhu aleyhi ve sellem]’in daha önce ilimle meşgul olup, ilimden istifade etmiş olmadığı hâlde, bunları haber vermesi, bir gaybten haber vermedir. İşte bundan dolayı Cenâb-ı Hakk, bu sûrenin ilk duyulan kısmın, Hz. Peygamberin doğruluğuna delâlet eden bir mucize olsun diye başta bu hurûf-u mukattaayı zikretmiştir.
- Elif, boğazın en uzak yerinden çıkar. Bu, harflerin ilk mahreç yeridir. Lâm, dilin kenarından çıkar. Bu da, mahreç yerlerinin ortasıdır. Mîm, dudaktan çıkar ki, bu ise mahreçlerin sonuncusudur. Böylece “kulun zikrinin başlangıcının, ortasının ve sonunun ancak Allah olması gerektiğine işaret eder. Nitekim Cenâb-ı Hakk, “Öyleyse, Allah’a kaçın (sığının)”[5] buyurmaktadır.[6]
Dipnotlar:
[1] Dârimî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 1; Tirmizî, “Feżâʾilü’l-Ḳurʾân”, 16
[2] D.İ.A, M. Zeki DUMAN, Mustafa ALTUNDAĞ
[3] Fahreddin Er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, c.2, s.5; Ebu’l-Berekât En-Nesefî, Medâriku’t-Tenzîl ve Hakâiku’t-Te’vîl, c.1, s.58
[4] Mustafa Hayrî El-Mansûrî, El-Muktetaf Min Uyûni’t-Tefâsîr
[5] Zâriyât, 51/50
[6] Fahreddîn Er-Râzî, Mefâtîhu’l-Gayb, c.2, s.6-7-8
Cevapla