Önce kendi problemlerimizi çözmek gerek. Eleştirmeyi, muhalefet etmeyi, suçlamayı, sesimizi yükseltmeyi, neden diye sormayı, o kadar çok benimsiyoruz ki, bilip bilmediğimiz, haberdar olup olmadığımız, o kadar önemli değil. Yeter ki biz konuşma hakkımızı yitirmeyelim. Yeter ki bizi korkutacak bir engelimiz olmasın. Son cümle mühim. Çünkü biz aynı zamanda korkak bir toplum halini aldık gidiyoruz. Korkularımızın en büyüğü ise elimizi taşın altına sokma korkusu. Eleştirmekten çok daha zor ve korkutucu olan “sende destek ol, elinden geleni yap” tekliflerine karşı kulaklarımız tıkalı.
Mesele eğitim, mesele ahlaklı olmak, mesele bireysel gelişimi sağlamak. Toplum genelinde adaletsizlikten dem vuran, büyük menfaatleri uğruna adaletsizlik yapıldığını haykıran üniversite gençliğine “Kopya çekiyor musun?” sorusuna karşılık alınan cevap sırıtan suratlar olunca, sormak yerinde oluyor. “ Birkaç puan düşük not alma menfaatine karşı bu ahlak dışı davranışı sergilemekten çekinmezken, nasıl oluyor da senin notundan çok daha değerli olan menfaatler uğruna “ahlâksızlık” yapanları eleştirebiliyorsun?” Eleştirmek diyorum ancak hepimizin malumu eleştirinin dozunu dahi ayarlayamayan bir toplumuz biz..
Eleştirmek faydasız, hakaret etmeliyiz. !!
Ne kadar ucuz bir örnek oldu bu? Ders notu ile kıyaslanacak şeymidir devletin tepesindeki menfaat kavgaları? Haklısınız, ancak unutmayın, bugün o menfaat kavgalarını yapanlar , bir zamanalar aynı sıralarda ya ahlâklı davranmaya çalışıyor, yada ahlâksızlık yapıyorlardı. Ve o günlerin alışkanlıklarını bugünlerde bizlere yansıyor.
Hiçbir yöneticinin tek başına sorumlu olmadığı gerçeğinin farkına varmak, ancak onlarca yıl öncesine dönerek mümkündür. Bugünün zorbaları, adaletsizleri, cahilleri, sanatkarları, yazarları, entellektüelleri, fikir adamları .. .. .. Evet bunların hepsi onlarca yıl önce yetiştiler. Onlarca yılın birikimi ile bugünleri bize yaşatma hakkına sahip oldular!!
Derler ki, Güneş’ten bilmem ne kadar zaman önce çıkan ışınlar bugün dünyamızı aydınlatıyor.* Evet bundan onlarca yıl önceki toplum bugünlerin mes’ulü. Dolayısıyla artık farkına varmak lazımdır ki, değişimin bir günde, bir yılda, on yılda olması mümkün olacak gibi görünmüyor. Birgün mutlaka “kaliteli” toplum olalım istiyorsak, bugün elimizi taşın altına koymamız gerekir. Kimse sizden yeni bir devlet kurmanızı istemiyor, sadece kendinizi yeniden kurun, kendinizi iyiliğe, güzelliğe, ahlâka ve gelişime programlayın.
Eğer bunu başarabilirseniz göreceksiniz ve gurur duyacaksınız ki, yeniler eskiler gibi olmayacak. Çünkü yeniler sizin ahlaklı duruşunuzla doğmuş, sizin cesaretinizle yoğrulmuş, sizin fedakarlığınızla pişmiş ve sizin gayretinizle topluma çıkmıştır.
*(Genel kabul 8 dakikadır ancak binli rakamlarla ifade edilen süreler de mevcut)
Cevapla