Mustafa İslamoğlu’nun Âdem (a.s.) İle İlgili Görüşlerinin Doğru Tahlîli
Peki bunun böyle olduğunu kaç kişi biliyordu? Çok ama çok az.
Mustafa İslamoğlu, İnsan (Dehr) Sûresi 2.ayete dayanarak aşağıda linki verilen videoda(1) Adem a.s.’ın Babası (hatta Annesi) olduğunu, ayete verdiği manaya göre bunun olması gerektiğini söylüyor.
Ayetin meâli şöyle;
Diyanet İşleri Başkanlığı: “Şüphesiz biz insanı, karışım hâlindeki az bir sudan (meniden) yarattık ve onu imtihan edeceğiz. Bu sebeple onu işitir ve görür kıldık.”
Elmalılı Hamdi Yazır: “Doğrusu biz insanı, imtihan etmek için karışık bir nutfeden (erkek ve kadın sularından) yarattık da onu işitici, görücü yaptık.”
İslamoğlu’nun Gerekçeli Mealinde bu ayete verdiği mana şöyle; “İnsanoğlunu katmerli bir karışım olan hayat tohumundan Biz yarattık; sınava tabi tutmayı (diledik) ve ardından ona işitme ve görme yeteneği verdik.” İslamoğlu’nun bu ayete verdiği manada/mealde –bazı kelime farklılıkları ve kendi eklediği fazlalıklar dışında- problem yok.
İslamoğlu -ilk videoda- bu ayete verdiği manaya dayanarak soruyor; “Bu ayete göre, yaratılmış olan tüm insanlar bir nutfeden yaratılmıştır, yani bir rahimden gelmiştir. Eğer Adem insandır diyorsanız, o halde bu ayete göre onun da bir rahimden geldiğini, bir anne ve babası olduğunu kabul etmek zorundasınız.”
İslamoğlu, ya bu ifadeleriyle düştüğü hayatî hatanın farkında olamayacak kadar kendini ego tatminine kaptırmış vaziyette, ya da dinleyenlerin Kur’ân’dan ve/veya akletmekten bihaber olduğunun gayet bilincinde olarak söylüyor. Bu ayete İslamoğlu’nun yüklediği mana esas alınacak olursa, yaratılmış her insanın bir babası ve annesi olmak zorunda olduğunu söylemek gerekir, çünkü İslamoğlu açıkça bunu ifade ediyor, şu halde “yaratılmış ilk insan” olgusu da buharlaşmış oluyor ve İslamoğlu farkında olmadan veya dinleyicilerinin uyuduğunun bizzat farkında olarak İnsanoğluna “ezelîlik” sıfatı yüklemiş oluyor (haşa). Halbuki ezelî olan sadece Allah Teâlâ’dır. Fakat orda bu sözleri duyup ta, bunu akledip itiraz edecek olan hiçkimse yok demekki. İslamoğlu’nun bu tuhaf ve sapkın tahrifi burada dursun şimdilik.
Biz gelelim diğer meseleye;
Aslında İslamoğlu bu sözleriyle, 1400 yıllık Sahih İslâm ve Kur’ân anlayışına sahip olan Ehl-i Sünnet’i
-tabiri caizse- ters köşe yapıp çelişkiye sürüklemeye çalışıyor aklınca. Çünkü aslında İslamoğlu, aşağıda linki verilen 2. videoda(2), Adem a.s.’ın hakiki bir birey, insan olduğunu kabul etmiyor, onun bir şahs-ı manevî olduğunu iddia ediyor. Bu iddiasını da Âraf sûresi 11. ayete yüklediği -enteresan- manaya dayandırıyor.
Şimdi burada bi duralım, burası önemli;
Önce Âraf sûresi 11. ayetin birkaç farklı mealine bakalım;
DİYANET: “Andolsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, Âdem’e secde edin! diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı.”
Elmalılı Hamdi Yazır: “Gerçek şu ki, önce sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere: «Adem’e secde edin!» dedik; hemen secde ettiler, ancak İblis secde edenlerden olmadı.”
Muhammed Esed: “Evet, gerçekten de sizi yarattık, sonra size biçim verdik; ve sonra meleklere: ‘Ademin önünde secde edin!’ dedik. Bunun üzerine, İblisin dışında, onlar(ın hepsi) secde ettiler; (bir tek) o secde edenlerin arasında yer almadı.”
Mustafa İslamoğlu: “Doğrusu sizi yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, ardından meleklere dedik ki: ‘Adem(oğlu) lehine emre amade olun!’ Hemen emre amade oldular, İblis hariç: o emre amade olanlar arasında yer almadı.”
Mustafa İslamoğlu’nun, meâlinde sıklıkla atıf yaptığı, çokça esinlendiği, hatta büyük oranda aynı olduğunu söyleyebileceğimiz Muhammed Esed bile ayete mana verirken “Ademe/Ademin önünde secde edin” tercümesini tercih etmiş, çünkü ayetin orjinal/arapça lafzı açıkça “kulnâlilmelâiketiscudû li âdeme fe secedû illâ iblîs(iblîse)..” şeklindedir. “üscudû” kelimesi herkesin tahmin edeceği gibi “secde etmek”tir, “secedû” kelimesi de “secde ettiler” demektir. Piyasadaki diğer bütün mealleri inceleyin, hepsinde –hatta Esed mealinde bile- aynı ifade, aynı tercüme vardır. İslamoğlu ise bu ayete adeta takla attırarak, “Adem (oğlu) lehine emre amade olun.” şeklinde tercüme ediyor. Ayetin orjinalinde “oğlu” kelimesi ya da bu manaya işaret eden herhangi bir ifade yok, “amade olmak” gibi bir ifade de yok, “lehine” ifadesi de yok. O halde, diyeceksiniz ki “ayetin orijinal lafzında olmayan ve piyasadaki yüzlerce tercümede, hatta İslamoğlu’nun meali dışındaki hiçbir tercümede olmayan bu ifadeler nerden çıkmış ola ki?”
Bizler, meâl okuyarak Kur’ân’ı anlamanın, meâl üzerinden İslamı anlamanın zararlarına değindiğimizde, İslamoğlu gibi birtakım kimselerin ayetlere kendi hevalarına göre ve yanlış/hatalı manalar yorumlar giydirerek meal üzerinden kendi ideolojilerini pazarladıklarını söylediğimizde İslamoğlu avaneleri bizlere kızıyorlar, iftira etmekle itham ediyorlar. O halde buyursunlar İslamoğlu’nun bu marjinal ifadelerine cevap versinler.
Neyse biz asıl konuya dönelim;
İslamoğlu bu ayete böyle marjinal bir mana giydirerek aslında Kur’ân’da geçen “adem” kelimelerinin ademoğlu’na işaret ettiğini iddia ederek “Adem kelimesi ademoğlu demektir. Bunun da kapı gibi(!) delili Âraf suresi/11.ayettir” diyerek ayetin orijinal, hakiki manasına değil, ayete kendi yüklediği marjinal anlama çağırıyor insanları. Peki o halde madem İslamoğlu Adem a.s.’ın şahs-ı manevî olduğunu ya da “adem” kelimesinin ademoğlu’nu kasdettiğini iddia ediyor o halde neden Adem a.s.’ın bir babası ve annesi olması gerektiğini söylüyor? Bunun sebebini aslında kısaca yukarıda söyledik, İslamoğlu bu görüşünü desteklemek maksadıyla İnsan suresi 2.ayeti bu şekilde bir mana ile öne sürerek “Ya Adem’in bir şahs-ı manevî olduğunu, yani ‘adem’ kelimesinin ademoğlunu yani tüm insanları kasdettiğini, onun hakiki bir şahıs olmadığını kabul edeceksiniz. Ya da Adem a.s. hakikî bir şahıs olduğunu kabul ederseniz o halde İnsan sûresi 2. ayete göre onun bir babası ve annesi olduğunu kabul edeceksiniz, başka bir seçeneğiniz yok.” diyerek Ehl-i Sünnet’in Kur’ân anlayışını köşeye sıkıştırmaya çalışıyor aklınca.
Peki bunların dışında başka seçenek var mıdır? Hep birlikte görelim;
İmdi;
Âl-i İmrân/59 ayetinde Allah Teâlâ (c.c.) İsa(a.s.) ile Adem(a.s.) arasındaki kat’i bir benzerliğe vurgu yapıyor, peki ne diyor ayet meâlen;
Elmalılı (sadeleştirilmiş): “Doğrusu Allah katında İsa’nın durumu Adem’in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı sonra da ona: ‘Ol!’ dedi. O da hemen oluverdi.”
Muhammed Esed: “Allah katında İsa’nın durumu Adem’in durumu gibidir, ki Allah onu topraktan yarattı ve sonra ‘Ol!’ dedi; işte (insanoğlu böylece) oluverir.”
Mustafa İslamoğlu: “Allah katında İsa’nın durumu Adem’in durumu gibidir. Allah onu toprak türünden yarattı, ardından ona ‘Ol!’ dedi; o da oluş sürecine girdi.”
İşte bu ayet tek başına, İslamoğlu’nun bütün bu saçmalıklarına, tahrifatına açık bir reddiyedir.
Çünkü ayet yaratılıştan bahsediyor ve İsa(a.s.)’ın yaratılışının Adem(a.s.)’ın yaratılışı gibi olduğunu vurguluyor açıkça.
İslamoğlu, bu ayette, İnsan suresi 2. ayete verdiği mana olan “her insanın bir nutfeden ve bir rahimden geldiği” iddiasını desteklemek adına ayetin sonuna “oluş süreci” şeklinde böyle bir mana veriyor fakat kendi çevirisinde bile gizleyemediği “İsa(a.s.)’ın yaratılışının Adem(a.s.)’ın yaratılışı gibi olduğu” gerçeği İslamoğlu’nu köşeye sıkıştırıyor. Çünkü Kur’ân Âl-i İmrân/47 ve Meryem/20 ayetlerinde açıkça İsa (a.s.)’ın “babasız” dünyaya geldiğini vurgulamaktadır.
Bu durumda İslamoğlu’nun bu açık çelişkiden kurtulabilmesi için yapması gereken şey nedir diye düşünüyoruz ve aklımıza ilk gelen, elbette bu ayetleri kendi lehine olacak şekilde meallendirmek (yani ayetleri yine tahrif etmek).
Hemen İslamoğlu’nun bu ayetlerde verdiği meallere bakıyoruz;
Mustafa İslamoğlu – Âl-i İmrân/47 meali: “ (Meryem) ‘Rabbim!’ dedi, ‘bana hiç bir insan dokunmadığı halde benim nasıl çocuğum olabilir?’ (Melek) dedi ki: İşte böyledir Allah; dilediğini yapar! Bir işi dilediği zaman ona sadece “Ol!” der, o da hemen oluş sürecine girer.”
Mustafa İslamoğlu – Meryem/20 meâli: “(Meryem): “Nasıl benim bir oğlum olabilir ki?” dedi; “Bana hiçbir erkek eli değmedi, üstelik ben iffetsiz bir kadın da değilim!”
Lakin İslamoğlu, her zamanki performansını bu konuda gösteremeyip bizi sükut-i hayâl’e uğratıyor.
İslamoğlu bu ayetlere -olması gereken- doğru manayı vererek farkında olmadan kendi çelişkisini açıkça ortaya koymuş.
Biz bekliyorduk ki, Âraf suresi/11 ayetinde ve Âl-i İmrân/59’da yaptığı tahrifin aynısını bu ayetlerde de yaparak İsa(a.s.)’ın babasız dünyaya geldiği gerçeğini örtbas etmek için bu ayetleri de tersyüz etsin ki içine düştüğü çelişkiden kurtulabilsin.
Kur’ân ayetlerinin bir kısmı üzerinde keyfemâyeşâ değerlendirme yaparken, diğer bir kısmından habersiz olan bir İslamoğlu …
İslamoğlu, -dipnotlarda linkini verdiğimiz 2. videoda- Kur’ân’ın ne demek istediğini çok iyi anlamak için Kur’ân üzerinde ciddî boyutlarda ve çok dikkatli keşif yapmak gerektiğini söylüyor, lakin bu sözünde de “ustanın dediğini yap, yaptığını yapma” deyimi vücût buluyor. Hem ne yapılması gerektiğini söyleyip hem de bunu yapmamak ta İslamoğlu’na nasib oluyor her seferinde nedense.
Görüldüğü üzre; Allah Teâlâ(c.c.) Âl-i İmrân/59 ayetinde İsa (a.s.)’ın yaratılışının Adem(a.s.)’ın yaratılışı gibi olduğunu vurgulayarak, İslamoğlu’nun “Adem kelimesi Ademoğlu demektir, bu bir şahs-ı manevîdir.” iddiasını da, “İnsan suresi 2.ayete göre Adem(a.s.)’ın babası ve annesi olması gerekir.” İddiasını da açıkça reddetmektedir. Bu ayet İslamoğlu’nun foyasını meydana çıkarmakta, iddialarının ise bâtıl olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Her fırsatta Ehl-i Sünnet’i –kendilerince- kendi anladıkları Kur’ân’a muhalefet etmekle itham eden, Ehl-i Sünnet’i her fırsatta “uydurulmuş Din”e uymakla yaftalayan, bizim Kur’ân’ı hiç okumadığımızı, ayetlerden bihaber olduğumuz iddia eden, Kur’ân uzmanı olan İslamoğlu savunucularını er meydanına davet ediyoruz.
Görüldüğü üzre; ellerindeki o çok kullanışlı malzeme olan “uydurma yaftası”nı yapıştırabilecekleri bir Hadis/rivayet te yok reddiyenin içeriğinde, tamamen Kur’ân ayetlerinin açık/net ifadelerinden oluşan bir reddiye var karşılarında. Eğer gerçekten Kur’ân’dan haberdar olsaydılar, eğer gerçekten Kur’ân’ı hep okuyor ve en iyi onlar biliyor, onlar anlıyor olsaydılar, İslamoğlu’nun yukarıda saydığımız tahrifatını ve çelişkilerini çoktan farketmiş olmaları lazım gelirdi.
Şimdi İslamoğlu ve hempaslarının/savunucularının yapmaları gereken şey; ya yukarıda açıkça ortaya koyduğumuz Kur’ân ayetlerine, o çok iyi bildikleri, uzmanı oldukları Kur’ân’a muhalefet etmek pahasına ilgili ayetlerin açık ifadelerine rağmen bin dereden te’vil getirip hocalarını savunmaya devam edecekler, ya da hakk karşısında susup gerçekleri kabul edecekler.
Hakk ortaya çıktığında, bâtıl zâil olacaktır/olmaktadır şüphesiz.
Ve’s-Selamu âlâ menit tebeâl Hudâ
Dipnotlar
1- https://www.youtube.com/watch?v=0AHNgOI9MVs
2- https://www.youtube.com/watch?v=kKaBCIqfoPQ
Eleştiriyi yapan zat,Ademle Havva’dan türeyişin nasıl olduğuna hiç değinmemiş.Oysaki İslamoğlu tamda bu konudaki Ehli Sünnete hakim İsrailiyatın türeyiş tezinin içine sinmediğinden bu konuda söz konusu 362 sayfalık çalışmayı yapıyor ve şöyle diyor O Eserinde;”Benin Kuran ayetleri,tabiat ayetleri ve insanlığın bilimsel çalışmaları sonucunda ulaştığım sonuç budur.Kuran burada,tabiat ayetleri ve bilimsel bulgularda ortadadır,daha iyisini ortaya koyabilen varsa buyursun” mealinde bir not düşüyor.Eleştirmen zat,Ademin çocuklarının biribiriyle evliliğini hangi Kuran ayetiyle izah ediyor,hangi rivayete dayandırıyor açıklamalıdır.
ne islamoğlunun görüşüne nede eleştirenin görüşüne katılıyorum sebebi şu islamoğlu bir görüş söylemiş katılmıyorum dersiniz biter burda yapılan eleştiri bir konu üzerinden yapılmıyor bir konu gösterip nefretle tamamı yok sayılıyor bu kalbi bir hastalıktır.bu konu ne iman esası ne ibadet esası sonuçta her iki görüşte çok ciddiye alınmayacak konular yaratıcı allah olduktan sonra nasıl yarattığı konusu ilim ehlinin araştırmasına kalmıştır benim sahama girmiyor.benim dikkatimi çeken bu eleştiriyi yapanlar aynı eleştiriyi diğer alimler için yapabilirler mi ?. bunu yapmaya başladıkları zaman vasat ümmet olmuştur.yoksa biz birbirimizle kavga eder kafirleri sevindirmekten başka hiç bir işe yaramayız.
Mustafa İslamoğlu normalde pis insana benzemir lakin bu sefer ne hikmetse dili boş başına xeyanet etmiş 😀
Alimler, ilimleri kadar kur’andan edindikleri bilgileri insanlara faydalı olabilmek için naklederken, onları okuyan ve dinleyen insanlardan da fanatik taraftarlar ortaya çıkıyor ve birçoğu karşı tarafı insafsızca, fütursuzca yerden yere vuruyor. Kimin doğru söylediğini en iyi Allah bilir. Neden her farklı bilgiye de sahip olup zenginleşmeyi denemiyoruz. Neden hep bir linç yapmaya kalkışıyoruz, neden ilim sahibi olduğunu düşündüğümüz insanların emeklerine saygı duymuyoruz. Neden her şeyin en doğrusunu bizim fanatiği olduğumuz hoca biliyor, buna benim akıl ve mantığım yetersiz kalıyor. Kimseyi asıp kesmeye gerek yok. Neyse fazla uzatmayayım. Arif olanlar anlamışlardır.