Sual: Ümmet, İmam Buhârî’ye kadar Sünnet-i Seniyye’den habersiz miydi?
Cevap:
Bazı zevatlar -çok büyük bir cehalet örneği sergileyerek- Peygamber’den (SAV) 200 sene sonra İmam Buhârî ile hadis yazımına başlanılmış olup, bu nedenle hadislere/sünnete güvenilmeyeceğini öne sürmektedir. Durum gerçekten de onların iddia ettiği gibi midir? Gerçekten de bu ümmet, İmam Buhârî‘ye kadar Sünnet-i Seniyye’den habersiz miydi?
Sünnet-i Seniyye, Kur’an-ı Kerim’in vahyedilmesiyle başlar. Allah Rasûlu’nün Medine-i Münevvere’de on altı ay Mescid-i Aksa ya doğru namaz kılması, arzu etmesine rağmen yüzünü Kâbe’ye çevirememesi (Bakara, 2/144) Beyt-i Makdis’i kendi arzusuyla kıble yapmadığını göstermektedir. Zira aksi olsaydı, vahiy beklemez, Kâbe’ye dönerdi. Fakat dönmedi, bekledi. Kur’an-ı Kerimde Beyt-i Makdis’e doğru namaz kılmayı emreden bir âyet olmadığına, Müslümanlar Kâbe’yi istemelerine rağmen, âyet gelmediğinden dolayı Kudüs’e doğru namaz kılmaya devam ettiklerine göre, demek ki Kudüs’e yönelmelerini emreden Kuran haricinde bir nass var. Bu nass da Kuran-ı Kerimde olmadığına göre Allah Rasûlü’ne gelen buyruklar, bir “Vahy-i Metluv” dediğimiz Kur’an-ı Kerim, bir de “Vahy-i Gayr-i Metluv” dediğimiz Sünnet diye iki şekilde anlaşılmalıdır.
Sahâbe, Allah Rasûlü ile birlikte yaşar, Onun sözüne itaat eder, hareketlerini de örnek alırdı. Sünnet, satırlardan önce sadırlarda muhafaza edildi. Sonra yazıya aktarıldı ve Sahâbe de dâhil olmak üzere her asırda pek çok Müslüman Allah Rasûlü’nün hadislerini kuşaktan kuşağa aktardı. Buhârî henüz okurken de, hadis tedvin ederken de ortada Sünnet-i Seniyye ile alakalı çok sayıda müstakil hadis kitabı vardı. Bir kısmı da fıkıh ve tefsir kitapları içerisinde yer almaktaydı.
İmam Buhârî’den önce Sünnet-i Seniyye ile alakalı tedvin edilen bu kitapların tarihi Allah Rasûlü ne kadar uzanır. Bizzat Allah Rasûlu ne talebelik yapan Abdullah b. Amr’ın “es-Sahîfetus-Sâdıkası”, Zeyd b. Sabit’in “Kitabu’l-Ferâiz’ı bunların en önemlilerindendir. Bazı Sahabeler de bizzat kendileri için hadis mecmuaları telif etmişti (1). Tâbiûn da aynı çizgide çalışmalar yapmıştı. Hemmam b. Münebbih “es-Sahîfetus-Sahîha”yı tedvin etti. Hemmam’ın basılan mecmuasının el yazması kütüphanelerde mevcuttur. (2) İmam Muhammed’in bir kısmını doğrudan Ebû Hanife, bir kısmını da Ebû Yusuf yoluyla Ebu Hanife’den aldığı fıkhî meseleleri ihtiva eden “Zahirur-Rivaye” kitaplarında da hadisler senetleriyle zikredilmektedir. Bu cihetle ilk dönem fıkıh kitapları da bir cihetle hadis çalışmasıdır.
İmam Ebû Hanife Hicri 150 tarihinde, Buhârî ise 256’da vefat etti. Yani Buhârî, Ebû Hanife’nin vefatından 44 yıl sonra (h.194) dünyaya geldi. Yine İmam Malik Muvatta’yı, Buhârî’nin doğumundan 54 yıl önce Hicri 140 tarihinde tedvin etti. İmam Buhârî 10 yaşında iken vefat eden İmam Şafiî hadis alanında Müsned’i, fıkıhta el-Ümm’u, usûl-u fıkıh ve mustalahu’l-hadis alanında ise er-Risale adlı eserini telif etmişti (3).
Hicri 241 tarihinde vefat eden Ahmed Hanbel, 30 bin hadis ihtiva eden Müsned’mi Buhârî‘nin doğumundan ondört yıl önce (180) yazmaya başladı. Müsned’le alakalı, “Bunu, insanlar Allah Rasûlu nün Sünneti noktasında ihtilaf ettiklerinde müracaat edecekleri bir başucu kitabı(imam) olarak tedvin ettim.” dedi.
Buhârî’den önce meşhur dört imam dışında da pek çok âlim hadis alanında eser verdi. Buhârî, bunlardan Abdullah b. Mübarek’in (v. 181) Sünnet-i Seniyye ile alakalı telif ettiği eserleri daha küçük yaşta ezberlemişti.
Ebû Dâvud et-Tayâlisî (v. 204), “Müsned”i yazdığında Buhârî 14 yaşındaydı. Hicri 211’de vefat eden Abdurrazzak es-Sananî de “Musannefi telif etti.
Yukarıda bir kısmını zikrettiğimiz eserler de göstermektedir ki, Sünnet’i Seniyye Buhârî’den çok önce telif edilmeye başlanmış; hadisleri yazma ve tedvin etme faslından onları tasnif etme merhalesine geçilmişti. Buna göre “Buhârî, el-Câmius-Sahîh adlı eserini telif edene kadar geçen iki asırda Sünnet-i Seniyye yoktu, Buhârî onu uydurdu.” demek, mesnetsiz bir iddiadan öte bir anlam taşımaz.
Hülasa; Bu tarihi hakikatlere rağmen “Buhârî’ye kadar hadis yoktu” demek, öğle vaktinde güneşi inkâr etmek ya da insanların gözleriyle tanıklık ettiği bir mekânı yok saymak gibidir (4).
Şüphesiz Allah (cc) en doğruyu bilendir.
Ebu Taha bin Mahmud’un Musellem Forum paylaşımından iktibastır.
Konuyu incelemek için tıklayınız
Kaynaklar:
1. Sahabe’den, kendine ait yazılı Hadis nüshası oluşturan sahabîler için bkz. el-A’zamî, M. Mustafa, İlk Devir Hadis Edebiyatı, 34 vd.; Sandıkçı, Kemal, İlk Üç Asırda İslam Coğrafyasında Hadis, 32 vd.
2. İmam Buhari’ye kadar aradaki şahısların eserleri ortada yokken bazı kimseler: “Buhari bunları belki doğru tespit edemedi…” gibi itiraz etmişlerdir. Fakat sonradan bulunan bu Sahife gibi tamamlayıcı metinlerle, Buhari’nin gerçekten dediği gibi çok sıhhatli bir şekilde bu metinleri tespit ettiği ispatlanmıştır. (M. Esad Coşan. Sünnet Olmadan Ümmet Olmaz. Server Yayınları. İstanbul 2017. s. 15.)
3. Şafiî’nin “er-Risale si Sünnet’ten istifade etmeyi bir sistem dâhilinde ifade ettiğinden dolayı “mustalahul-hadis” alanında yapılan ilk çalışma olarak da kabul edilebilir.
4.İhsan Şenocak. Sünneti Reddeden Kur’an Müslümanlığı. Hüküm Kitap. İstanbul 2017. s. 63-6.
Cevapla