İlim Tahsil Etmeye Çalışan Kardeşlerime
İlim Tahsiliyle Boğuşan Biri Olarak Tavsiyeler *
İlimle uğraşan kimselerin hayatına baktığımızda bazı ortak özellikler görüyoruz. Disiplinli çalışma, gereksiz işlerle uğraşmama, fikr-i takip bunlardan bir kaçı… Müslüman ya da gayr-ı müslim bir şekilde ilmi bir müktesebata sahip kimselerin yaşam öykülerinden hareketle, pratikte kendi karşılaştığım sorunların etrafında dolanarak, ilme talip kardeşlerime bir kaç “dost tavsiyesi” vermek istiyorum.
1-) DİL PROBLEMİ
Her türlü ilmin tahsilinde, o ilmin geliştiği dil havzası çok önemlidir. Öncelikle imkan varsa(ki olmalı) o ilim sahasıyla alakalı en ciddi eserlerin yazıldığı dil öğrenilmelidir.(İslami ilimler için Arapça, Bizantik için Yunanca, Latince, Sosyoloji için Almanca veya Fransızca gibi). Şayet o ilim dalıyla münasebet derecemiz Türkçe tercüme odaklı olacaksa, sahaya ait üst dil(eskilerin tabiri ile ıstılah) iyi kavranmalıdır. Bu konuda ciddi lugat çalışmaları nadir de olsa mevcuttur. İkinci şık için yine, sahayı bilen ciddi mütercimlerin eserlerine rağbet edilmeli ve olabildiğince tam metin tercümeler okunmalıdır. Artı olarak hangi ilim sahasıyla iştigal ediliyor olunursa olunsun -içinde yaşadığımız zamanlar için- İngilizce mutlaka öğrenilmelidir. İngilizce, en azından rahatça okuma düzeyinde, tüm arkadaşlarımın heybesine koymakla mükellef olduğu bir azık.
Bu sebeplerden ötürü, bir ilme dalmadan önce ciddi bir dil çalışması yapmak, kitap okumaktan daha öncelikli olmalıdır. Lisan bilmek, bize ileride yüzlerce kitaptan elde edeceğimiz faydaları daha az çaba sarf ederek kazanma imkanını sağlar.
2-) VAKİT DARLIĞI VE GAVUR DEYİMİYLE TİME MANAGEMENT
Yaşadığımız modern zamanların başımıza açtığı en büyük gaile hiç şüphesiz vakit darlığı. Yapmak mecburiyetinde olduğumuz günlük işleri hızlandıran teknik ve teknolojik aletler dahi zaman problemimize çare bulamıyor. (Teknik ve teknoloji hayatımızda mecburiyet olmaya devam ettikçe belki daha fazla vakit darlığı problemi çekiyoruz ama bu farklı bir tartışmanın konusu) Bu sebepten dolayı ciddi bir programlama yaparak çalışmak zamandan en verimli şekilde istifade etmemizi sağlar. İlgilendiğimiz konulara en az ne kadar vakit ayıracağımız hafta hafta belli olmalı. Sürpriz olarak çıkan boş vakitler de hemen çalışma zamanlarına ilhak edilmeli.
3-) MAYMUN İŞTAHLI OLMAKTAN KAÇINMAK
“İlim bir nokta idi, onu cahiller çoğalttı” diye buyuran Hz. Ali (kerramallahu vecheh) bu sözüyle şunu da aklımıza getiriyor: İlim bir bütün olduğu için, kişi bir sahada derinleşmeye başladığında ister istemez irtibatlı olduğu sahalara da ilgi duymaya ve dikkatini oraya yönlendirmeye başlıyor. Başta ağza bir parmak bal çalma kabilinden bir entelektüel haz veren bu durum sonrasında her sahada kifayetsiz kalmak ve zihin iplerinin ucunu yanlış bağlamakla sonuçlanabiliyor. Çalıştığımız ana konulardan çok uzaklaşmamak kaydıyla farklı meseleler de okuma serüvenine dahil edilebilir. Ancak dediğim gibi bu asıl sahamızda terakkiye mani olmamalıdır. Çalıştığımız konuda da problemler mesele mesele halledilerek, tedricen ilerleme kaydetmek gerekir. Ağır meselelere birden yüklenmek daha sonra usanç verebilir.
4-) BOŞ İŞLERDEN YÜZ ÇEVİRMEK
“Okumaktan mana ne/ Kişi hakkı bilmektir” diyen şaire ittiba ederek okumaktan bir gayemiz olması kanaatindeyim. Okumak gerçekten sıkıcı ve ciddiyet isteyen bir iştir.(Bilim kurgu, yeraltı edebiyatı, karikatür v.s gibi türleri istisna edeyim. Çünkü bu kanımı kiminle paylaşsam “Ne ilgisi var yaaaaa!” diye tepki almaktan bıktım) Madem sağda solda gezip dolaşmak ve daha eğlenceli şeyler yapmak varken okumaya talip olduk, boş işleri hayatımızdan olabildiğince çıkarmak gerekir. İlim tahsilinde tatil olmaz. Adına tatil denen zamanlarda bile konudan kopmamak ve zihni yoğunluğumuzu farklı şeylere yöneltmemek gerekir.
5-) YAZMAK
Ürün vermemek her ne kadar bazı büyüklerimizce tevazu gibi görünse de bence bir sonraki nesle atılmış ciddi bir kazıktır. İlave olarak, ürün vermemek ilmi devamlılığa darbe vurmanın en sağlam yollarından birisidir. Bu sebeple çalıştığımız sahada ürün vermeye başlamak çok erken dönemden itibaren yapmamız gereken bir şey. “İyice olgunlaşsın, sonra yazarım” düşüncesi en büyük tuzaklardan biridir. Bir sayfalık yazılar da olsa yazmaya çok erken başlamak gerek. Yazmaya alışmak için de gün içinde küçük fragmanlar halinde de olsa vakit buldukça yazmak gerek. Aklımıza ne gelirse yazıya dökebileceğimiz bir defteri yanımızdan ayırmamalıyız.
6-) AKADEMİK EĞİTİM(DAHA ZİYADE LİSANS)
Akademik düzeyde (lisans) hukuk eğitimi alan ve hukuk dışında neredeyse her sahaya meyli olan biri olarak bu mevzuyu çok önemsiyorum. Henüz ayakları yere basmayan bir ergen iken yaptığımız akademik tercih çoğu zaman fiyasko ile sonuçlanıyor. İlgili olduğumuz sahalardan farklı bir akademik çalışma içinde bulunduğumuz takdirde, lisans eğitimimiz, en güzel ifadesi ile, ayak bağı oluyor. Şayet böyle bir durumdaysanız bazı sıkıntıları göze alarak, lisans üstü eğitiminizde mutlaka ilgili olduğunuz sahaları tercih edin.
7- ) OLMAZSA OLMAZLAR
Neyle uğraşırsak uğraşalım kopmamamız gereken iki saha vardır. Bir şiir, iki fıkıh…
Şiir ve fıkıh bu topraklarla irtibat kurmamızın iki anahtarı. Hepimizin temel poetik tahliller yapabilecek kadar belli bir şiir kültürü ve fıkıh – usul-ü fıkıh bilgisi olmalı. Birlikte yaşadığımız halkı anlamanın, analitik düşünmenin ve daha birçok meselenin yolu buradan geçer.
Allah başta bana sonra hepimize ciddiyet, tevazu ve fikr-i takip nasib etsin.
* Senaullah Havrani blogundan iktibastır. Kendisine teşekkürle.
Cevapla