Yazının ilk bölümü için TIKLAYINIZ
Önceki yazıda Berat Albayrak’ın ‘Kadınların işgücü piyasasına dahil olmadığı bir ülkede dengeli ve sürdürülebilir bir büyümeden bahsetmemiz mümkün değil’ dediğini aktarmış ve bunun sebebinin ne olduğunu sormuştuk. Büyümenin sürdürülebilmesi ve dengeli olmasıyla kadınların iş gücüne dahil olması arasındaki ilişki neydi? Ben hala makul bir cevap bulabilmiş değilim. Ve bana öyle geliyor ki bu ifadeler kadınları iş hayatının her zerresinde vazifelendirip, onların asıl sorumluluklarını ihmal etmesine yol açmaktan başka hiçbir işe yaramayacak. Öyle ya, mevcut işsizlik oranları ortada olmasına rağmen siz kadınların istihdamını %41’e çıkarmayı hedefler, bunun için sayısız teşvikte bulunacak olursanız, bırakın tahsil görmüş kariyer arzulayan kadınları, ev hanımları da bir iş bulup dışarıya çıkmak isteyecektir. Devletin çocuklara bakması için maaş bağladığı neneler bir kenara, artık işsizlik oranı artacak olan erkekler de ilgileniverir çocuklarla. Bu durumda da hep önemi vurgulanan anne ilgisinden mahrum olan çocukların durumunu varın siz düşünün.
Hedefimiz dengeli büyümeyi sağlamaktı ama bu “dengesiz çocuklar”ın yetişmesine sebep olacak! İşin burası kimin umurunda bilmiyorum, fakat gelecek on yıllarda ne kadar büyük problemlerin bizi beklediğini tahmin etmek zor değil.
Ben bu satırları yazmaya başlamadan önce telefonuma bir süre önce gelmiş olan bir mesajı fark ettim. İçişleri Bakanlığı’ndan geldiğini anladığım mesaj şöyle:
“Değerli anne ve babalar; Çocuklarınızla ilgili bakım ve gözetim sorumluluklarımızı aksatmayalım, bir başkasına devretmeyelim, kaybolmamaları için tedbirli olalım.”
Gerçekten hayret uyandırıcı. Bu mesajı gören bir çocuk şöyle bir geri dönüş yapabilse keşke:
“Annem işe gitsin diye elinizden gelen her şeyi yaptınız. O da işe gitti. Babam zaten işte. Ben ne yapayım? Benim için kim-nasıl tedbirli olacak?”
Peki, kadınların sokağa çıkması neden bu kadar çok isteniyor, neden onların dokunulmazlığını tahkim etmek için bu kadar gayret gösteriliyor, kadınlar neden hayatın her zerresinde var olsun isteniyor?
Sizce “Türkiye’de kadınların seslerini yükseltmelerinin vakti geldi de geçiyor” diye başlık atan BBC neyi, neden bu kadar önemsiyor? Ben bu soru üzerine çok fazla konuşmayayım ama, dünyayı yönetmek ve kendi kültürlerini bir coğrafyaya empoze etmek isteyenlerin çalışmalarına nereden başladığını ve bu çalışmaları yürütürken kadınların özgürlüğü ile ne kadar ilgilendiklerini araştırmaya değer olduğunu bilin.
Sebebini yukarıda ifade etmeye çalışmıştık: Çünkü toplumun direği aile ise ailenin direği de kadındır. Çünkü kadının vazifesi ülkenin geleceğini büyütmektir. Eksikliğinden hep dert yandığımız kaliteli nesillerin mimarıdır. Düzen bozan, bir suça karışmış olanların ekserisinin anne baba ilgisinden mahrum olanlar olduğunu tespit etmek zor değil. Eve geldiğinde anne babasını bulamayan bir çocuk gıdasını da dışarıdan alacaktır, huzuru da orada arayacaktır. Basit misaller vermeye çalışıyorum çünkü bunlar üzerinde dahi iyice düşünemiyoruz. Bu misalleri çoğaltmak da mümkün. Ama mesela yaygınlaşan uyuşturucu madde kullanımı ve sigaranın çocuk yaşlara inmesinin ardında kadınlar üzerine yürütülen politikanın etkisini düşünen olmuş mudur? Bilmiyorum.
İşe giden anneler, annesine özlem duyan çocuklarını nasıl ikna ediyorlar dersiniz? İhtiyacı olmamasına rağmen güçlü kadın imajı çizebilmek adına sabahın erkek saatlerinde, çocuğu uyurken giden anneler çocuklarına “para kazanıp sana istediklerini alacağım” mı diyorlar?
Hem kocasının maddi gücü altında ezilmeyen, hem de çocuğunun gözünde “her istediğini alan anne” olmanın verdiği duygu meseleye muhatap kadınlar için gurur verici görünüyor olabilir. Ama çocuğun arzuları maddi şeyler olmaktan çıkıp, mahrum olduğu manevi hazzın farkına varınca bunun doğurduğu psikolojik problemleri nereye koyacağız.
Bunun adı aileyi kadın ile dağıtmaktır. Ve son günlerde aileyi çok daha hızlı dağıtacak vakıalarla karşılaşıyoruz. Aile bakanının gururla yaptığı “Hiçbir delil olmaksızın, kadının beyanı esastır” temalı açıklamaları kastediyorum. Taciz ve şiddet gibi hususlar elbette cezasız kalmamalı ama bunun böylesine suiistimal edilen bir mesele olacağını bile bile ne yapılmak isteniyor?
Babası kredi kartını vermediği için babasına taciz iftirası atan kız, başka bir erkekle evinde yakaladığı kızına tokat attığı için babasından davacı olan evlat ya da hasımları tarafından bir iftira tertiplenerek 10 yılı aşkın ceza alan davalar.
Aklıma KADEM’in bir broşürü geldi. Kadına uygulanan şiddetlerin arasında “Ekonomik Şiddet” maddesi vardı. Ekonomik şiddetin nasıl uygulandığını sıraladıkları maddelerde ne var biliyor musunuz? “Kadını ücretsiz aile işçisi olarak kullanmak.”
Peki ailesine bakmak için çalışan erkek ne olacak? Onun hangi işçi sınıfına dahil edeceğiz. “Kendini unutup ailesi için kölelik eden insan kişisi” şeklinde bir tanımlamayı uygun bulurlar mı acaba?
Demeden edemeyeceğim: “Kadınlar ne kadar insansa, erkekler de o kadar insandır.”
Cevapla