Dikenli Yolda Nasıl Yürünür?

Zor zamandayız, etrafımızı çevreleyen duvarlar, gün geçtikçe daha da yükseliyor. Modern dünya, tahammül sınırlarımızı zorlayarak manevi kazançlarımızı ele geçirmek için her gün yeni ataklar yapıyor. Her geçen gün kazandığımız mevzilerden püskürtülme tehlikesi ile karşı karşıyayız. Yaşadığımız çevre, çalışma hayatımız, eğitim ve yaşama dair her neyimiz varsa, İslami kurallar yerine beşeri kanunlar ile düzenlenmekte. Rabbimiz ile baş başa kaldığımız ibadetlerimiz de bile samimiyetle irtibat kuramıyoruz.

 İnsan korku ile umut arasında yaşar. Bazı şeyler karşısında aciz kaldığını bilir, ondan korkar ve sığınılacak bir yer arar. Bu korku ve ümit çizgisi insanın çalışmalarına ve hayatına yön verir. İnsanın hayata bağlanmasına ve mücadele etmesine sebep olur.

İnsandaki bu korku ve ümit duygusu eğer kontrol edilmez ve yönlendirilmezse, asıl korkulması gereken ve ümit bağlanması gereken Allah Teâla yerine bir sürü sahte otoriteden korkmak ve onlara ümit bağlamak gibi arızalara sebep olur.

İnsanın sahte otoritelerden ve dünyalık meselelerden korkmak yerine, kendisinin hem dünya hayatını hem de ahiret hayatını etkileyecek şeylerden korunmasını ve kendini dışardan gelebilecek her türlü tehlikeye karşı savunmasına yarayacak bir mekanizma mevcut. Biz buna Kur’an diliyle “takva” diyoruz.

 Takva; hassas bir kalp ile ihlas ve samimi duygularla İslam’ı yasayabilme telaşıdır.

 Takva; Allah’tan uzaklaştırıcı her şeyden kalbin korunmasıdır. Aynı zamanda Allah’a yakınlaştıracak her şeye de yakınlık ve muhabbet içinde olmaktır.

Takva; Nefsanî arzuları köreltmek, Cenâb-ı Hakk’ın; insana yaratılışta, fıtratta verdiği ruhani istidatları inkişaf ettirmektir.

Takva; Dinî hükümleri heyecan, vecd ve istiğrak içinde ifa edebilmektir. Yani Allâh’ın emir ve yasaklarına riayette titizlik göstermek, bilhassa günahlardan şiddetle kaçınmaktır.

Takva; Kulun Rabbi ile kalpte buluşması, yani merhamet, şefkat, affedicilik, hilm gibi cemali sıfatların kalpte tecelli etmesidir. Yani kulun her davranışta, her hâlde, hatta her nefeste, Cenâb-ı Hakk’ın rızasını aramasıdır.

Takva; Kulun tevbesinde samimî olması, dil ile kalbin müşterek olarak devamlı istiğfar hâlinde olmasıdır. [1]

Cenâb-ı Hak, takva sahibi mü’minleri tarif ederken; “Onlar; Allah(ın adı) anıldığı zaman, yürekleri titreyenlerdir.”[2] buyuruyor.

Takvanın ne olduğu müşahhas bir misal verecek olursak:

Hazret-i Ömer (radıyallahu anh) bir gün Übey bin Ka’b (radıyallahu anh) takvanın ne olduğunu sormuştu. Übey (radıyallahu anh) da ona:

–Sen hiç dikenli bir yolda yürüdün mü ey Ömer? diye sordu

Hazret-i Ömer: Evet, yürüdüm dedi.

–Peki, ne yaptın? diye sordu.

Hazret-i Ömer: Elbisemi topladım ve dikenlerin bana zarar vermemesi için bütün dikkatimi sarf ettim cevabını verdi.

 Bunun üzerine Übey bin Ka’b (radıyallahu anh)

 –İşte takva budur dedi. [3]

Yukarıda saydığımız boyutta takvaya ve dolayısıyla kemâle erebilmek için şüpheli şeylerden de şiddetle kaçınmak gerekmektedir. Zira Allah Rasûlü (sallallahü aleyhi ve sellem )

Kul, mahzurlu şeylere düşme endişesiyle mahzuru olmayan bazı şeyleri de terk etmedikçe gerçek muttakilerin derecesine ulaşamaz.” buyurmuştur.[4]

Bu hususta Abdullah bin Ömer (radıyallahu anh)’ın da şöyle bir ikazı vardır:

Kişi, kalbini tırmalayan, kendisini huzursuz eden şeyleri terk etmedikçe takva makamına ulaşamaz.” [5]

Takva; kulun her davranışında, her halinde hatta her nefesinde Cenâb-ı Hakk’ın rızasını kazanma çabasıdır. Böyle bir hassasiyetle yaşayan insan Allah Teâlâ’ya ve Resul’üne büyük bir aşk ve muhabbet ile bağlanacak ve attığı her adıma, söylediği her söze, yaptığı her amele dikkat edecektir.

İnsan yoktan var edildiğini unutmayarak, mahlukatın nazarında itibar sahibi olmaktan ziyade kendisini sayısız nimetlerle yaratan Allah Teâlâ’ya kul olmanın gayreti içinde olmalı ve şu geçici dünyada en sağlam sığınak olan «takva» ya sımsıkı sarılmalıdır.

Takva sahibi insan, tefekkürde derinleşir; kainatta ki mahlukatın kendi lisanları ile anlattıklarına aşina olurlar. Kainatta ki bu zarafet, incelik ve güzellikleri  hayatlarına aksettirirler.

Yâ Rabbi, dünyada kalben bütün her şeyden sıyrılarak yalnız Sana ve ancak takva ölçüleri ile yönelebilmeyi nasip eyle! Son nefesimize kadar kullukta daim eyle! Huzuruna da ancak Müslümanlardan olarak gelebilmeye muvaffak eyle!


Dipnotlar:

[1] Osman Nuri Topbaş, Takva elbisesi- 1

[2] Enfal, 2

[3] İbn-i Kesir, Tefsir, I, 42

[4] Tirmizî, Kıyame, 19/2451; İbn-i Mace, Züht, 24

[5] Buhari, İman, 1

Raif Koçak
Yüzakı Dergisi'nde Yazar