İstanbul’un İngilizler tarafından işgal edilmesi ve bu nedenle Meclis-i Mebusan’ın faaliyetine son verilmesi 18 Mart 1920 tarihinde gerçekleşmiştir. Bunun üzerine Mustafa Kemal Paşa yeni meclisin ilk sinyallerini, bağımsız sancaklara ve ordu komutanlıklarına gönderdiği genelge ile verir. Bu genelgede İstanbul’un durumu kısaca bildirilir ve tüm illerden seçimle gelecek mebuslar ve Meclis-i Mebusan üyeleri ile yeni bir meclisin teşkil edeceği ifade edilir.
Yeni meclisin Ankara’da olmasına itiraz edilmiş olsa da, ana gaye (Milli Mücadele) için birlik olmak gerektiği düşüncesi, bu sıkıntıların çabuk atlatılmasını sağlar ve diğer illerde seçilen mebuslar ile Meclis-i Mebusan üyeleri gizlice Ankara’ya gelir.
Ankara’da toplanan vekiller ile 11 Nisan 1920’de öngörüşme yapılır. Bu görüşmede meclisin 22 Nisan Perşembe günü açılmasına karar verilmiş olsa da, daha sonra Mustafa Kemal Paşa‘nın Heyet-i Temsiliyye sıfatıyla, belediyelere, ordulara ve vilayetlere gönderdiği 21 Nisan tarihli yazıda “Cuma gününün kutsallığından yararlanmak” [1] gerekçesiyle 23 Nisan Cuma gününe ertelendiği bildirilir.
Bu durum, milli mücadeleyi zafere ulaştıran ruhun dini duygu ve düşünceleri dikkate alan yaklaşımının gereğidir..Bu ifadenin geçtiği yazıda aynı zamanda Hacı Bayramı Veli camiinde toplanılacağı, birlikte kılınacak Cuma namazı ve okunacak Kur’an’ın feyzi ile nurlanılacağı, namazdan sonra Sakal-ı Şerif ve Sancak-ı Şerif alınarak Meclisin kurulacağı yere gidileceği bildirilmiştir. Kurbanlar kesilecek ve camiden meclise kadar askeri tören vaziyeti alınacaktır. [1]
Temimde bildirilenler aynen gerçekleştirilir, haklın içinden geldiği kıyafetlerinden belli olan mebuslar, çevre illerden ve köylerden gelen mahşeri kalabalık, cami ile eskiden Mudafa-i Hukuk Kulubü binası olan ve yeni meclis binası olması kararlaştırılan bina arasını doldurur. Dudaklarda dua mırıldanır, tekbirler yükselir. Önceden kararlaştırıldığı gibi, sair vilayetlerde Buhari-i Şerif ve Kur’an-ı Kerim hatimleri gerçekleştirilir ve duası yapılır.
Kazım Karabekir bu ortamı “ruhani hava” olarak ifade eder. Birinci meclisin ilk zamanlarında bu hava daima hakim olur.Bu havanın mecliste varolduğuna İzmir Milletvekili Mahmut Esad Bozkurt‘un şu ifadesi yeterlidir sanırız: “Mecliste beş vakit ezan okunur ve cemaatle namaz kılınırdı.”
Milletvekilleri dua ederek meclise girer ve yerlerine otururlar.Açılış konuşmasını en yaşlı üye Sinop Milletvekili Şerif Bey, Mustafa Kemal Paşa‘nın kaleme aldığı yazıdan yapar. Bu yazıda ” …tüm müslümanların halifesi ve Osmanlıların padişahı Sultan mehmet Hazretlerinin ve saltanatın sürekli merkezi olan İstanbul ile zulum altındaki diğer illerin kurtarılması” dilek ve temennisi dile getirilir.
24 Nisan günü Meclis Başkanı seçimine geçilir. Meclis başkanlığı seçiminde iki aday yarışır. Celaleddin Arif Efendi‘nin aldığı 109 oya karşılık, Mustafa Kemal Paşa aldığı 110 oy ile Meclis Başkanı olur . [2]
Ayrıca meclisin 27 Nisan 1920 tarihinde padişaha gönderdiği ve meclisin faaliyetleri hakkında padişahı bilgilendirdiği yazının bir kısmı şöyledir. :
“Halife Hazretlerinin yüce katına
Halife ve pek kutsal Hakanımız Efendimiz:
….millet vekilleri, oy birliğiyle aldıkları kararla yüksek katınıza bazı gerçekleri arz etmeyi bağlılık ve kulluk borcu bildiler…. Padişahımız .. Görkemli padişahımız… Yüceler yücesi efendimiz..
Yüreğimiz bağlılık ve kulluk duygusuyla dolu olarak tahtınızın çevresinde her zamandan daha sıkı bir bağlantı ile toplanmış bulunuyoruz.Toplantısının ilk sözü halife ve padişahına bağlılık olan Büyük Millet Meclisi, son sözünün yine böyle olacağını yüce katınıza ve gönül eğilmesi ile sunar”[3]
Evet meclis açılırken eski yönetime asla karşı gelinmemiştir. Hatta övgüler ve bağlılık ifadeleri dahada artmış, insanların dini duygularıyla birebir örtüşen uygulamalar bol bol yer almıştır. Hiçbir zaman dini gerekliliklerin aksi yapılmamış, yukarıdada belittiğimiz gibi mecliste beş vakit ezan ve cemaatle namaza kadar gidilmiştir. “Ruhani Hava” hakimdir.
Ancak maalesef bu “ruhani hava” daha sonraları bozulur. Falih Rıfkı Atay ve Esad Bozkurt bu değişimi şu şekilde anlatırlar: “Dikkate değer ki Kurtuluş Savaşı zaferle taçlandıktan sonra Atatürk, Ankara’ya döndü, Meclis kapısı önünde resmi üniforması ile bekleyen imam efendi Atatürk‘ü durdurdu, ellerini kaldırdı, fakat dini duaya başlar başlamaz Atatürk hiddetle: “Burada böyle şeylere lüzum yoktur, bunları camide yapabilirsiniz! Biz bu savaşı dua ile değil mehmetçiğin kanı ile kazandık!“ dedi. ve imamı kovdu” [4]
Falih Rıfkı Atay, Bozkurt‘un anlattığı bu olayı Mustafa Kemal‘in ağzından şu şekilde anlatır : “Sakarya’dan dönmüştüm, İstasyona çıkınca hocaların beni Hacı Bayram’a götüreceğini haber verdiler, baktım ki mehmetçiğin zaferini türbeye kaptıracağız. Redde edemezdim, kalabalık arasında yavaş yavaş yürüyerek bir tertip düşünüyordum, tam meclisin önüne gelince birden ayrıldım, balkona çıktım ve nutuk verdim.” [5]
“Bu değişimin sebebi nedir?” sorusunun cevabını, okuyucularımızın düşüncelerine ve gelecek yazılardaki diğer izahlara bırakıyoruz.Meclis açılışındaki onca dini törenlerin yerini alan bu tutumlar, ne ile izah edilebilir? Birinci mecliste oluşan İkinci Grup adı ile bilinen, Mustafa Kemal Paşa‘ya karşı grubun korkuları doğru muydu, korktukları başına mı gelecekti?
Salih Kartal
Dipnotlar
[1] – Mustafa Kemal Paşa’nın Heyet-i Temsiliyye sıfatıyla 21 Nisan 1920 tarihli “kolordulara, 61.Fırka konutanlığına, tüm vilayetlere, müstakil livalara, müdafa-i hukuk heyet-i merkeziyelerine ve belediye reislerine” gönderilen temim.
[2] – Ahmet Cemil Ertunç, Cunhuriyetin Tarihi, s. 13
[3] – Metnin tamamı; Vediloğlu, İlk Meclis-Milli Mücadelede Anadolu, s.85-88
[4] – Bozkurt “Halife Hazretlerinin yüce katına
Halife ve pek kutsal Hakanımız Efendimiz:
….millet vekilleri, oy birliğiyle aldıkları kararla yüksek katınıza bazı gerçekleri arz etmeyi bağlılık ve kulluk borcu bildiler…. Padişahımız .. Görkemli padişahımız… Yüceler yücesi efendimiz..
Yüreğimiz bağlılık ve kulluk duygusuyla dolu olarak tahtınızın çevresinde her zamandan daha sıkı bir bağlantı ile toplanmış bulunuyoruz.Toplantısının ilk sözü halife ve padişahına bağlılık olan Büyük Millet Meclisi, son sözünün yine böyle olacağını yüce katınıza ve gönül eğilmesi ile sunar”, Atatürk İhtilali, s.146-147
[5] – Atay, Çankaya s. 365
Not: Yazının hazırlanmasında ana kaynak Ahmet Cemil Ertunç, Cunhuriyetin Tarihi’dir. Bazı kaynaklara doğrudan ulaşılabilmesi için dipnotta asıl kaynağı belirttik.
Cevapla