Hani bazı tiplemeler vardır… Verdiği sözleri tutmayan, borcunu zamanında ödememeyi huy edinen, kendini savunmaktan aciz, kapıya ilgili kimseler geldiğinde evin bir odasına falan gizlenen, hatta kapının arkasına saklanıp çocuklarına ya da hiç utanmadan, arlanmadan eşine: ‘’evde yok’’ dedirtip de saklambaç oynamayı adamlık zanneden tiplemeler…
Kendisi arı kovanına çomak soktuğunun ve ortalığı velveleye verdiğinin farkında olup da tepki gösterenlere karşı, canı o anda nasıl isterse öyle davranan, yer yer aşağılayıcı ifadelerle başlatıp sürdürdüğü tartışma ve polemiklere akıp karışıp da sonradan: ‘’bana sövülüyor, hakaret ediliyor, anlaşılamıyorum, bıktım artık bu işlerden, yoruldum’’ diyerek twitter hesabını kapatan tuhaf bir zihniyet duruyor karşımızda.
Problem maalesef böyle basit ve hafif bir zihniyet arızasıyla kalmıyor, beynelmilel ya da ulusal, herhangi bir bağlayıcı yasa ile yasalaştırılmamış, hukuki bir yaptırımı söz konusu olmasa da, olmazsa olmaz bir teamül olarak kabul edilen delikanlılık raconunu da adamlık-delikanlılık edebiyatı ve kibre, gareze, tripal enfeksiyona bağlı ayar verme-ayar çekme sloganlarıyla birlikte yerle yeksan etme noktasına varıyor temas etmek istediğimiz problem. Adamlık davasıyla delikanlılığı ayaklar altına alma garabeti zaten ancak ve ancak akademik bir kafanın düşebileceği türden bir garabettir.
Kapısına geleni çoluğuyla-çocuğuyla yahut da eşiyle karşılayıp da onların arkasına saklanan bir zihniyetle, hakaret ve sövgüler sebebiyle twitter hesabını kapatan fakat tartışma ve polemiklerine devam etmekten geri durmayıp da bunları bir bayan üzerinden yürütmeyi tercih eden vatandaşın zihniyeti arasında -bilhassa adamlık ve delikanlılık açısından- ne gibi bir fark vardır?
Öğretim görevlisi olan ve aynı zamanda birçok şahsın tez danışmanlığını da üstlenmiş birisinin, yoğunluğu yahut birtakım geçerli mazeretleri sebebiyle internet ve sosyal medya hesaplarıyla ilgilenememesi, bu gibi işlere ayıracak zaman bulamayışı elbette anlaşılabilir bir şeydir. Bizim buna bir itirazımız da yoktur zaten. Ama üzerinde durduğu konuların hassasiyetine karşılık çoğu zaman sert ve provokatif bir dil kullanmayı tercih eden birisinin bu alandaki varlığını bir bayan üzerinden idame ettirmesi sahiden de anlaşılabilecek, hak verilebilecek bir şey değildir.
İşin daha da garip tarafı, hem böyle abes bir yola tevessül edip hem de bu işten sebep eleştiri oklarına hedef olduğu zaman, eleştiri sahiplerine karşı kadın hakları savunucusu pozlarına bürünüp de bu konuda kendisinde herhangi bir tavır bozukluğu ya da en azından herhangi bir eksiklik hissetmemesidir.
Eğer gerçekten de belirttiği gibi sosyal medya ile arası serinse ve bu âlemden pek hazzetmemesine rağmen, bu alanda faaliyet gösterme adına bir şeyler yapmak gerektiğini düşünüp de tamamen boşlamak da istemiyorsa, talebelerinden ve danışmanlığını yaptığı onca erkek arasından bu işi yaptırabileceği bir adam da bulamayıp işi bir bayana tevcih etmek zorunda kalmışsa, buradan kendisine açık bir çağrımız olsun; sosyal medya hesaplarını direktifleri doğrultusunda bize devretsin. Çok şükür bu işi yapabilecek donanıma sahibiz. Bu işi yapma noktasında kendisinden ne bir maddi karşılık beklememiz ne de organik bir bağımız-bağlantımız bulunmadığından, akademik kariyerimizde bir torpil, bir ayrıcalık ya da fazladan bir not talebimiz söz konusu olabilir.
Bu noktadaki her açıdan değerlendirme, takdir ve tercih tamamen okuyuculara aittir.
bu uçan tekmeyi atan kim? ağır olmuş böyle… hemide laz uşana 😀