Osmanlı Medeniyeti 1- Eyüp Sultan Camii Kapısı

Osmanlı dediğimizde aklımıza eşsiz bir “medeniyet” kavramının geliyor olması yersiz değil. Osmanlı Medeniyeti tasavvurunun oluşmasında hiç şüphesiz derin hassasiyet ve ince düşünce yatıyor.

Bu yazı dizisinde -imkân buldukça- yanlarından geçerken -modern dünyanın modern yapılarının yanından geçiyormuşçasına- inceliğinin farkında olmadığımız güzelliklere dair birşeyler yazmaya çalışacağım. Ama unutmamak gerekir ki günümüzde bahis mevzu olan bu hassasiyet örnekleri yalnızca bize ulaşanlar, bize ulaşanlardan bizim bildiklerimiz, bizim bilebildiklerimizden de aklımıza gelenler, aklımıza gelenlerden aktarmaya muktedir oldukarımız…

Osmanlı‘nın vakıflarından mimarisine, kıyafetlerinden sözlerine kadar her alanı kuşatmış olan bu ince düşünce örneklerinin en temel kaynağı şüphesiz İslâm Ahlâkı… 

Haydi Eyüp Sultan Camii‘nin iç avlusuna arka kapıdan, yani mezarlıklar tarafından bir girelim. Estetik anlamda alışılagelmiş bir tarz olduğundan olsa gerek çok dikkatimizi çekmeyen kapının üstüne nakşedilmiş ayete bir bakalım.  Hicr Suresi 46. Ayet-i Kerime : “Onlara, “Girin oraya esenlikle, güven içinde” denilir. ”  Bu hitap Allah’a karşı gelmekten sakınanlara vaad edilen Cennete girecek olanlara yapılacak olan bir hitaptır.  Adeta Eyüp Sultan Camii iç avlusu ve Ebû Eyyûb el-Ensarî hazretlerinin türbesi cennet bahçelerine benzetiliyor ve “burada selamette olursunuz, güvende kalırsınız” denmiş oluyor.

kapııııBu düşünce bir hassasiyet örneğidir evet, ancak bir başka rivayet daha var. O da şöyle:

Efendimiz (aleyhisselatuvesselam) Hayber’in fethinden sonra halkın gönlü ısınsın, müslümanlar ile sonu hayrolacak bir münasebet kurulabilsin arzusu ile kale beyinin kızını (Safiye Hatun) nikahına almıştır. Peygamberimiz (sallallahualeyhivesellem) ilk gece ikamet ettiği çadırdan dışarı çıktığında kapıda Ebû Eyyub el-Ensarî hazretlerini elinde kılıç ile görür.

-“Bu ne hâl, burada ne arıyorsun?” diye sorar. Ebû Eyyub el-Ensarî hazretleri :

– “Yakınları müslümanlar tarafından öldürülen, yeni müslüman olan bir kadın sizin yanınızdadır. Onların acısından dolayı size bir zarar vermesinden endişe ediyordum. Onun için buradayım Yâ Rasûlallah.” diye cevap verir. Bunun üzerine Allah Rasûlü (sallallahualeyhivesellem) O’na :

-“Yâ Rabbi, senin peygamberini bu şekilde koruyanı sende iki cihanda koru” diye dua buyururlar.

Bu duanın bereketinden olsa gerek ki asırlardır kâfir memleketin surları dibinde yatıyor olmasına rağmen onun mübarek bedenleri hep muhafaza olunmuştur.

İşte Osmanlı’nın “selametle girin ve emin olun” mesajını verdiği kapı, Peygamber duasını almış bir sahabinin türbesine açılmaktadır.

Bir yanda peygamber duası, diğer yanda Ayet-i Celile ile kurulan münasebet.

Hassasiyet ve incelik dolu bir mimari…  Sahabe sevgisi…

 

Salih Kartal

Salih Kartal
Musellem.net kurucu yazar...