Osmanlı Devleti’nin kuruluşundan kısa bir süre sonra vakıflar ve kültür kurumları geliştirildi. Bu açıdan, medreseler ve kütüphaneler için altın çağ başlamıştı. Gün geçtikçe genişleyen Osmanlı Devleti fethettiği her yerde medrese ve kütüphane imar ediyordu. Öyle ki, sadece Bosna Hersek’te kütüphaneli yüz kadar medrese olduğundan bahsedilmektedir. Bunlar dışında saray kütüphaneleri ve özel kütüphaneler günbegün genişliyor ve yüzbinlerce eser raflardaki yerini alıyordu. Bunun en önemli sebebi Osmanlı’nın padişahlardan vezirlere en üst kademe devlet yetkililerinin ilmin yayılmasına ve nesilden nesile aktarılmasına verdiği değerdir.
Osmanlılar kuruluş döneminde birçok şehirde önemli ilim merkezleri ile beraber kütüphaneler inşa edildi. Bu kütüphanelerde Emevîler’den, Abbâsîler’den, Selçuklular’dan ve Memlüklüler’den kalma çok önemli eserler bulunuyordu. Ancak şu bir gerçek ki Haçlılar ve Moğollar tarafından yok edilen yüzbinlerce eser Osmanlı Devleti’ne ulaşamadı.
Osmanlı Devleti’nde kütüphane inşasının evveli Osman Gazi’ye kadar dayanır. Bursa ve İznik’in fethiyle birlikte buralarda kurulan medreselerin yanına kütüphaneler inşa edilmiştir. I. Murad devrinde sınırlara katılan Edirne’de hem devlete bağlı, hem de özel kütüphaneler bulunmaktaydı. Osmanlı kütüphanelerinin en önemli özelliği eski yazmaları barındırmasıyla birlikte her geçen gün telif edilen eserlerden istinsah edilen nüshalarla devamlı güncellenmesiydi.
Fatih Sultan Mehmet döneminde telif, tercüme ve istinsah hareketlerine olan teşvik çok fazla hız kazandı. Bunun sonucunda muhalled binlerce eser meydana getirildi. İstanbul’un fethiyle birlikte Beyazıt’ta inşa edilen Eski Saray’da saray kütüphanesi kurularak temeller atıldı ve buraya Edirne ve Manisa’dan kitaplar getirildi. Hakkında kesin bilgi olan ilk kütüphanelerden birisi de Sultan Fatih tarafından 1459 yılında yaptırılan Eyüp Camii’nde bulunan kütüphanedir. Daha sonra Sultan Fatih 1463-1470 yılları arasında Fatih Camii’ni yaptırarak etrafına sekiz medrese ve bir kütüphane kurdu. Ayrıca, Topkapı’da, Edirne’den gelen kitaplar için bir koleksiyon kurdu.
Devlet kademesinde ileri düzeyde olan kişileri ve toplumun ileri gelen kişilerini de kütüphane inşa etmeye teşvik eden Sultan Fatih sayesinde birçok kütüphane kuruldu. Devrin sadrazamı Mahmud Paşa, sultanın emriyle İstanbul’da ve diğer şehirlerde külliyeler kurdu. Veziriazamlardan Gedik Ahmed Paşa da İstanbul’da şu an kendi adıyla anılan semtte ve Afyon’da medrese ve kütüphanelerden müteşekkil külliyeler yaptırdı. Devrin meşayıhından Şeyh Vefa için inşa edilen külliyede de bir kütüphane bulunuyordu.
Sultan Fatih’ten sonra kütüphane inşası oğlu II. Bayezid tarafından devam etti. II. Bayezid Topkapı Sarayı’nda bulunan kütüphaneyi daha da geliştirdi. Edirne, Amasya ve İstanbul’daki külliyelerde birer kütüphane kurdu. II. Bayezid döneminde de ileri gelen devlet adamları, alimler ve meşayıh tarafından birçok kütüphane kuruldu. I. Selim döneminde ise bu kütüphanelere Mısır, Şam ve Hicaz’dan getirilen eserler eklendi. Böylelikle yazma eser açısından çok önemli hareketlerin yaşandığı bu dönemde eserlerde birçok Türk sanatı uygulanmaya başlamış ve Kanuni Sultan Süleyman devrinde zirveye ulaşmıştır.
Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafından altmış dönümlük arazi üzerinde inşa edilen ve cami, kütüphane ve medrese gibi yapılar topluluğundan müteşekkil olan Süleymaniye Külliyesi devrin en önemli yapısı olmuştur. Alimlerin ve talebelerin büyük ihtiyacını karşılayan Süleymaniye Kütüphanesi’ne külliyede bulunan camide ve medreselerde ders veren alimlerin telif ettiği eserler de eklenmiştir. Kanuni Sultan Süleyman’dan sonraki dönemlerde de kütüphane inşa ve geliştirme hareketleri devam etmiştir.
III. Ahmed döneminde de kütüphane faaliyetleri devam etmiştir. Kendi ismiyle kurduğu kütüphane dışında bir de Yeni Camii’de bir kütüphane yaptırmıştır. Annesi Gülnûş Valide Sultan için Üsküdar’da yaptırdığı camide bir kütüphane bulunuyordu. Dönemin ileri gelen isimlerinden Şehid Ali Paşa kitap meraklısı bir zattı. İstanbul Vefa’da kurduğu kütüphanesiyle meşhurdur.[1]
Sultan I. Mahmud 1740 yılında Ayasofya Kütüphanesi’ni, 1742 yılında ise Fatih Kütüphanesi’ni[2] resmi olarak açtı. Süleymaniye kütüphanesine binlerce yazma eser ekledi.[3] Ayrıca günümüze ulaşan birçok kütüphane I. Mahmud dönemine tarihlenmektedir. Hekimoğlu Ali Paşa (1738), Hacı Beşir Ağa (1745) ve Atıf Efendi (1741) bunlardan bazılarıdır. 18. yüzyılın sonuna doğru kurulan kütüphaneler ise Nevşehir’de Karavezir (1780), Isparta’da Halil Hamit Paşa (1783), Konya’da Yusuf Ağa (1794), Kayseri’de Raşit Efendi (1797), Kütahya’da Vahit Paşa (1811) ve Burdur’da Derviş Paşa (1818) kütüphaneleridir. I. Mahmud, saltanatının son zamanlarında yaptırmayı planladığı külliyesinde büyük bir kütüphane inşa etmek istiyordu. Fakat bu düşüncesini gerçekleştiremeden vefat edince yerine geçen kardeşi III. Osman onun bu hayalini gerçekleştirdi. Buradaki kütüphane de Nuruosmaniye olarak anıldı. Devlet adamlığı yanında iyi de bir müellif olan, devrin sadrazamı Ragıp Mehmed Paşa ölmeden önce bütün kitaplarını vakfederek bir kütüphane oluşturdu. Dönemin şeyhulislamı Es‘ad Efendi de İsmailağa Camii’nin yanına yaptırdığı medreseye bir kütüphane kurarak buraya kitaplarını vakfetti. II. Mahmud döneminde Tanzimat’ın ilanından sonra kütüphanelerde değişiklikler yapılmış, Batı’nın tesiriyle yüksek öğrenim kurumlarının birçoğunda Türkçe ve özellikle Fransızca gibi yabancı dillerde yayımlanmış kitaplardan oluşan kütüphaneler kurulmuştur.[4]
[1] İsmail E. Erünsal, Osmanlılar’da Kütüphaneler ve Kütüphanecilik, Timaş Yay., 2015 İstanbul, s. 172.
[2] Süleymaniye Kütüphanesi’nde bulunan Fatih koleksiyonunda 5219 yazma eser bulunmaktadır.
[3] ed-Duğaym, Fihrisü’l-Mahtûtât, 83-92.
[4] Niyazi Ünver, Dursun Kaya, Yazma Kitaplar, Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı.
Cevapla