Giriş
Eşim ve kızım rahatsız olduğu için 22 Mart Cuma günü için işyerinden izin almıştım. Telefonum da şarjdaydı. Birkaç saat sonra; “Herhalde şarj olmuştur” düşüncesiyle telefonumu açtığımda tuhaf bir durumla karşılaştım. Aralarında Muhammed ibn Âdem el-Kevserî, Shaukat Ali gibi kişilerin de bulunduğu Muhammed Takî Osmânî hocanın talebeleri tarafından kurulan ve sonradan benim de dâhil olduğum Shaykh al-Islam isimli WhatsApp grubuna 24 tane mesaj geldiğini fark ettim. Normalde çok aktif bir grup değildi; ama zaman zaman kısa sürede bu kadar mesaj geldiği oluyordu. Fakat bu sefer bir şeylerin ters gittiğini hissettim. “Hayrolsun inşallah” diyerek grupta yazılanları okumaya başladım. Gördüğüm ilk mesaj şuydu: “Hazret (M. Takî Osmânî) ile az önce görüştüm. Durumu iyi. Hepinize selâmı var.” Bu mesajı okuyunca beynimden vurulmuşa döndüm. Kötü bir şey olmuştu; ama ne? Türkçe haber sitelerinde herhangi bir şey göremeyince hemen Twitter’a girip arama sekmesine “Taqi Usmani” yazdım ve acı gerçekle karşılaştım. M. Takî Osmâni’ye Pakistan Karaçi’de suikast düzenlenmiş, M. Takî Osmânî saldırıdan yara almadan kurtulmuştu; ancak şehitler vardı.
Olay Nasıl Gerçekleşti?
Takî Osmânî’nin yaralı olarak hastaneye kaldırıldığı şeklinde bir takım asılsız haberler sosyal medyada yer aldı[1]; ancak olayın aslı şu şekildeydi: M. Takî Osmânî, âdeti olduğu üzere, Karaçi’deki Gülşen-i İkbal bölgesinin en büyük camii olan Beytü’l-Mükerrem Camii’nde Cuma namazını kıldırmak üzere yola çıkmıştı. (Daru’l-Ulûm Karaçi’den Beytü’l-Mükerrem Camii araçla 40-45 dakika sürüyordu.) Araçta M. Takî Osmânî, eşi Khālā Jān, yedi yaşındaki kız ve beş yaşındaki erkek torunu vardı. Aracı Şeyh’in şoförü Habib kullanıyordu. Ön koltukta ise M. Takî Osmânî’yi korumak üzere görevlendirilen polis memuru oturuyordu. M. Takî Osmânî’nin bulunduğu arabaya eskortluk yapan araçta ise şoför ile birlikte M. Takî Osmânî’nin koruması bulunuyordu. Motosiklet üzerindeki silahlı adamlar, hangi aracın M. Takî Osmânî’nin aracı olduğunu bilmeden her iki araca da ateş açtılar. Hedeflerinin öldüğünden emin olmak istiyorlardı. M. Takî Osmânî’nin aracındaki polis memuru şehit olurken şoför Habib kolundan yaralandı; ancak tek eliyle aracı sürmeye devam etti. M. Takî Osmânî’nin diğer araçtaki koruması da şehit olurken, o aracı kullanan şoför de ağır şekilde yaralandı. Allah şehitlerin makâmını âlî eylesin, yaralılara şifa versin, ailelere sabr-ı cemil versin. Amin!
Takî Osmânî’ye Duyulan Muhabbet
Takî Osmânî suikast girişimi öncesinde de zaten gerek Pakistan gerekse de Pakistan dışındaki farklı grup ve ekollerin saygı duyduğu değerli bir ilim adamı idi; ancak bu suikast girişimi M. Takî Osmânî’yi insanların gözünde farklı bir noktaya taşıdı. Pakistan’dan ve Pakistan dışından âlimler, siyasîler, akademisyenler ve önde gelen diğer bazı isimler M. Takî Osmânî’yi bizzat ziyaret ettiler. Dünyanın her yerinden geçmiş olsun telefonları geldi. Arayanlar arasında Kâbe İmamı Salih b. Humeyd de vardı.
Suikast girişimi sonrası pek çok âlim gerek yazılı gerekse de sesli/görsel mesaj yayınladı. M. Takî Osmânî’yi Ümmet’e bağışlayan Allah Teâlâ’ya hamd ü senada bulunan âlimler, O’nun tüm dünya Müslümanları için gerçek bir “hazine” olduğunu söylediler. Pakistanlı üst düzey bir gazeteci, M. Takî Osmânî’yi; “İslâm dünyasının ideolojik sınırlarının muhafızı” olarak niteledi ve Pakistan’ın milli bir hazinesi olması dolayısıyla M. Takî Osmânî’nin zırhlı araç ile korunması gerektiğini savundu. Suikast girişimi ile alakalı pek çok kişi Arapça, Urduca, İngilizce şiir kaleme aldı. Bunlardan biri de İngiltere Bradford’dan 9 yaşındaki bir çocuktu. “Ya Rabbi! Ya Rabbi! Sen Muftî’yi kurtardın, sen Muftî’yi kurtardın” şeklinde başlayan şiiri ile M. Takî Osmânî’ye duyduğu sevgi ve muhabbeti izhar etti.[2]
Suikast girişimi ile alakalı olarak Türkiye’den de pek çok isim Twitter üzerinden mesaj yayınladı. İhsan Şenocak; “Dünyada İslâm iktisadinda en büyük otorite kabul edilen ve Türkiye muhabbeti ile maruf Hocam Allâme Takî Osmânî’ye yönelik bu suikast girişimi projeleriyle ümmetin önünü açan ulemâyı susturma teşebbüsüdür. Rabbim hocamızı muhafaza eyle.” derken Ebubekir Sifil; “Muhammed Takî Osmânî hocamıza yapılan menfur saldırının yerel bir örgüt tarafından yapıldığı “ortaya çıkarsa” şaşırmayalım. Bilmemizi istediklerini söyleyeceklerdir. Allah Teâlâ onu muhafaza eylesin.” dedi. Bedri Gencer; “İslâm dünyasının yaşayan en büyük âlimlerinden M. Takî Osmanî’ye düzenlenen suikastta kendisi kurtulmuş, koruması şehit düşmüş. Ümmetin ilim kandillerini söndürmeye çalışan alt-aklı el-Vâhidü’l-Kahhâr celle celâlühû kahr eylesin…” şeklinde bir tweet attı. AA ise haberi şu şekilde verdi: “Pakistan eski şeriat mahkemesi yargıcı ve Karaçi Darul Ulum Korangi İslam Üniversitesi eğitim görevlisi Mufti Takî Osmânî içinde bulunduğu araca silahlı saldırı düzenlendi.”[3]
“Allah Tuzak Kuranların En Hayırlısıdır”
Başarısız suikast girişimi sonrası yaptığı açıklamalarda M. Takî Osmânî Allah tarafından mucizevî bir şekilde korunduğunu defalarca vurguladı. Öyle ki bu derece ciddi bir suikast girişiminden burnu dahi kanamadan kurtuldu. Saldırganlar ilk başta arabanın üç tarafından ateş ettiler. İkinci kez ateş açtıklarında ise dört taraftan saldırdılar. M. Takî Osmânî ve ailesi arabanın arka koltuğunda oturuyordu. Saldırganlar arka cam kırılana kadar ateş etmeye devam ettiler. Arka taraftan gelen mermiler kafalarını teğet geçiyordu. Bazı mermiler arabanın bagajına girdi ve arka koltuklara sıkışıp kaldı, bazıları ise arka camı destekleyen lastik çerçeveye girdi; ama M. Takî Osmânî ve ailesine bir tek kurşun bile isabet etmedi. M. Takî Osmânî, bir merminin oturduğu sol kapıyı tamamen deldiğini söyledi. Kurşunun deldiği yer M. Takî Osmânî’nin tam da bacağını dayadığı yerdi. Normal şartlar altında merminin bacağına isabet etmesi gerekirdi. “M. Takî Osmânî bir röportajda şöyle dedi: “Allah Teâlâ’nın kurşunları bizden uzaklaştıran meleklerini gönderdiğine kesin olarak inanıyorum.” İki araçta toplamda sekiz yolcu vardı. Bunlardan ikisi şehit oldu, ikisi de yaralandı. M. Takî Osmânî ve ailesine kurşun isabet etmedi. Saldırganlar bir tuzak kurdu; ancak “Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır.”[4]
Kendisi ile yapılan röportajda M. Takî Osmânî Cuma geceleri nafile ibadetler sırasında Kehf sûresini okuduğunu[5], her gün bir cüz Kur’an okumayı alışkanlık haline getirdiğini, eğer seyahat ediyorsa da o bir cüzü yolculuk sırasında tamamladığını söyledi. Saldırganlar ateş etmeye başladığında ise Kehf sûresini [muhtemelen ikinci defa] okumaya yeni başlamıştı. Elinde mushaf Kur’an ile öylesine hemhal olmuştu ki nereye vardıklarını bile fark etmedi. İlk başta, sesin âni bir şiddetli yağmur dolayısıyla olduğunu düşündü; ancak ön camın kırıldığını görünce ateş edildiğini fark etti. Bunlar olurken eşi de Kur’an tilaveti ile meşgul oluyordu. Saldırganlar ateş etmeye başladığında eşi şu ayeti okuyordu: “Biz, onların önlerine bir set, arkalarına da bir set çekip gözlerini perdeledik. Artık görmezler.”[6]
Röportajı gerçekleştiren kişinin; “Saldırı sırasında herhangi bir dua okudunuz mu?” sorusuna M. Takî Osmânî şöyle cevap verdi:
“Ben bilinçsiz, gelişigüzel, anlamını düşünmeden dua etmem. Allah Teâlâ’ya niyazda ve yakarışta bulunurum. Bir takım kelimeleri üzerinde tefekkür etmeden şuursuz bir şekilde tekrar etmek başka bir şey, Allah Teâlâ’ya yakarmak başka bir şey. Seyahatlerim sırasında Allah Teâlâ’ya ilticada bulunmayı âdet hâline getirmişimdir.”
Suikast sonrası ziyaretine giden bir âlimin naklettiğine göre, üzerlerine mermi yağdırmaya başladıkları sırada M. Takî Osmânî, eşinden ve şoförü Habib’den Efendimizin (s.a.v) Enes b. Mâlik’e öğrettiği duayı okumasını istedi.[7] O’na göre suikast girişiminden bu duanın bereketi sayesinde kurtuldular. ***
Dikkat çeken bir diğer nokta ise şu: M. Takî Osmânî’nin şoförü Habib birkaç merminin isabet etmesiyle yaralanmış, yolcu koltuğunda oturan polis memuru ise başından vurularak şehit olmuştu. Hastaneye varıp Habib’in acil servise girişi yapıldıktan sonra M. Takî Osmânî hastane çalışanlarına yakınlarda Cuma namazını kılabilecekleri bir mescid olup olmadığını sordu. Bunun üzerine hastane personeli M. Takî Osmânî’yi hastane camiine götürdü. M. Takî Osmânî namazı orada eda etti. Ölümden dönen, araçta önünde oturan kişi başından vurularak şehit edilen M. Takî Osmânî’nin böyle bir durumda aklına ilk gelen şey Cuma namazı! SübhanAllah! Evliyanın ahvâl ne olursa olsun Allah ile olan münasebeti işte öyledir! Öyle ki zor ve sıkıntılı zamanlar böyle zâtları Allah’a daha da çok yaklaştırır. Rabbimiz bizleri Allah dostlarının izini hakkıyla takip edenlerden eylesin. Amin!
İmanın Gücü
Suikast girişiminden çıkarılacak en önemli derslerden biri de M. Takî Osmânî’nin sakinliği, sabrı ve cesaretidir. Çoğu insan böyle bir hâdiseden sonra kolay kolay kendine gelemez; fakat M. Takî Osmânî son derece sakin ve soğukkanlıydı. Olaydan sonraki konuşmalarını dinleyenlerin ortak düşüncesi şu şekildeydi: “Sesinde korku ya da endişeye dair en ufak bir şey yok!” Hâdisenin akabinde pek çok insan ziyaretine geldi. Onları selâmlarken ki yüz ifadesinde tebessümü görmemek mümkün değil. Birkaç saat önce suikast girişimine mâruz kalan sanki kendisi değil gibi! Şaşılacak şey doğrusu.
“Daily Ummat” Gazetesi adına röporajı gerçekleştiren kişinin; “Saldırı sırasında hayatınızı kaybedeceğinizi hiç düşündünüz mü?” sorusuna verdiği cevapta M. Takî Osmânî şunları söyledi:
“Kesinlikle hayır! Dürüst olmak gerekirse; üzerimize mermiler yağarken bunların bana isabet etmeyeceğine inancım tamdı. Abartmıyorum. Gerçek ne ise onu söylüyorum. Bu inancımın sebebinin ne olduğu üzerinde durmuyorum. Ben sadece Allah’ın beni koruyacağını hissettim.”
Bir TV kanalına verdiği röportajda ise aynı minvalde şunları söyledi:
“Zann-ı gâlibim oydu ki Rabbimin izni ve keremi ile bu saldırıdan kurtulacaktım; ancak kaderimde şehadet yazıldıysa şüphesiz bu benim için çok büyük bir şereftir diye düşündüm.”
Takî Osmânî, eşinin de tıpkı kendisi gibi korkusuz ve endişesiz olduğundan bahsetti. Hastanede bir saat kaldıktan sonra Daru’l-Ulûm Karaçi’deki evine dönen M. Takî Osmânî, ikindi namazından sonra büyük bir topluluğa hitap etti. Beş dakikalık konuşmasında dahi son derece sakin olduğu gözlerden kaçmadı. Böylesine sakin ve soğukkanlı bir duruş ancak güçlü bir iman ile izah edilebilir.
Endişe; Ama Başkaları İçin
Böylesine zor zamanlarda insanın aklına ilk olarak ailesi geliyor. Bazen öyle oluyor ki insan kendi aile bireylerini dahi unutabiliyor; ancak M. Takî Osmânî’nin saldırıda şehit olan ve yaralananlar için duyduğu üzüntü her hâlinden belliydi. 17 yıldır şoförlüğünü yapan Habib saldırıda omzuna ve dirseğine isabet eden kurşunlarla yaralanmıştı. Bir eli felç oldu; ancak tek eliyle aracı hastaneye kadar cesaretle sürdü. Habib’in acı çektiğini, omzundan ve ellerinden kanların aktığını gören M. Takî Osmânî, Habib’e arka koltuğa geçmesini ve aracı kendisinin kullanacağını söyledi; fakat M. Takî Osmânî’nin bu isteğini geri çevirdi. Gerçek bir kahraman olan Habib’in olaydan sonra şöyle dedi: “On tane canım olsaydı, onunu da Muftî Takî Osmânî’ye (hafizahullah) feda ederdim.”
Kayda değer bir diğer husus ise şuydu: Hastaneye giderken yolda M. Takî Osmânî Beytü’l-Mükerrem Camii’ni arayarak, tatsız bir olay dolayısıyla Cuma namazını kıldırmaya yetişemeyebileceğini belirtti. SübhanAllah! Böyle bir durumda bile başkalarını zor durumda bırakabileceği düşüncesiyle endişelenen birisi M. Takî Osmânî! Camiide bulunan insanlar olaydan bir şekilde haberdar olacaktı; ancak M. Takî Osmânî Beytü’l-Mükerrem Camii’ni bizzat arayarak onları bilgilendirmek istedi.
Takî Osmânî, suikast sonrası Twitter’da şöyle bir tweet paylaştı:
“Şahsıma yapılan terör saldırısının mezhepçilik ile ilişkilendirilmemesi gerekiyor. Düşman çok büyük ihtimalle Pakistan’ın Milli Günü’nde barışı baltalamak istedi; ancak Allah buna izin vermedi. İki arkadaşım ülkesi için canını verdi, diğer iki arkadaşım ise şu anda hastanede. Şan, şeref ve itibar bu dört arkadaşıma aittir.” “Saldırganlara ne mesaj vermek istersiniz?” şeklindeki soruya ise M. Takî Osmânî şu şekilde cevap vermiştir: “Onları hidayet yoluna davet ediyorum. Allah hidayet versin, doğru yola iletsin. İyilik yapmaları noktasında Cenab-ı Hak onları muvaffak eylesin.”
Sonuç
Suikastten birkaç gün sonra YouTube’da denk geldiğim Urduca videoda M. Takî Osmânî ile ismini bilmediğim bir şahıs arasında şöyle bir diyalog geçiyordu:
Şahıs: TTP’li (Pakistan Taliban Hareketi) teröristlerden aldığınız tehditleri sormak istiyorum.
Takî Osmânî: Evet, TTP’den (Pakistan Taliban Hareketi) tehditler aldım; ancak aynı zamanda inkâr ettiler. Afgan Talibanı ise; “Biz tehdit etmedik” dedi.
Şahıs: Bu tehditler her zaman yazılı mıydı yoksa zaman zaman telefonla da tehdit aldınız mı?
Takî Osmânî: Evet, bazen de telefonla aradılar.
Şahıs: Yerel bir numaradan mı aradılar?
Takî Osmânî: Evet.
Şahıs: Peki telefonda ne dediler?
Takî Osmânî: “Yaşamana izin vermeyeceğiz. Seni öldüreceğiz” dediler.
Şahıs: Siz ne cevap verdiniz?
Takî Osmânî: “Allah büyük” dedim.
Şahıs: Bu tehditleri hiç ciddiye almadınız mı?
Takî Osmânî: Hayır! Asla ciddiye almadım. Benim İslâm anlayışım netti ve hiç düşmanım da yoktu.
Şahıs: Bir takım tedbirler almaları için hükümeti hiç bilgilendirdiniz mi?
Takî Osmânî: Hayır, asla! Çünkü tehditleri ciddiye almadım.
Şahıs: Bir kere bile mi?
Takî Osmânî: Bir kere bile!
Suikast girişiminden çıkarılması gereken çok ders var; ancak benim en çok dikkatimi çeken husus şu oldu: M. Takî Osmânî böylesine ciddi bir tehlike atlatmasına rağmen gerek olayın gerçekleştiği gün gerekse de sonraki günler bir kere bile herhangi bir kişi, grup ya da örgütü suçlamadı. Tansiyonun yükseldiği zamanlar da dahil sürekli sağduyu çağrısı yaptı. M. Takî Osmânî şu gerçeğin yakînen farkındaydı: “Bütün insanlar sana faydalı olmak için bir araya gelseler¸ sana Allah’ın takdir ettiğinden başka bir fayda veremezler. Yine bütün insanlar sana zarar vermek için toplansalar¸ sana Allah’ın takdir ettiğinden başka zarar veremezler.”[10] Suikast girişiminden tam bir hafta sonra Cuma namazı öncesi verdiği vaazda tam olarak bu hususa işaret etti.
Pakistan, âlimlere suikast düzenlenmesine maalesef ilk defa şahit olmuyor. Yakın geçmişte Mevlânâ Yusuf Ludhyanawi, Dr. Habibullah Muhtar, Mevlânâ Sami ul Hak gibi pek çok âlim suikaste kurban gitti. M. Takî Osmânî’ye düzenlenen saldırı da muhtemelen son olmayacak. Bu tür saldırıların Pakistan’da sıkça tekrar etmesinin sebeplerinden biri, suçluların adalete teslim edilmemesi ve yaptıklarının yanlarına kâr kalması. Bu noktada hükümete büyük iş düşüyor. Suçluyu tutuklamak ve adalete teslim etmek için hükümet elinden geleni yapmalı. Pakistan hükümeti, M. Takî Osmânî gibi ümmetin ortak değeri kabul edilen büyük âlimlerin korunması için gerekli güvenlik önlemelerini almalı. Gerekiyorsa M. Takî Osmânî gibi Pakistan’a liderlik edebilecek ulemâya zırhlı araç tahsis edilmeli. M. Takî Osmânî’ler yetiştiremiyoruz, hiç olmazsa sahip olduklarımızın değerini bilelim.
Rabbimiz Ümmet-i Muhammed’i bu tür fitnelerden muhafaza eylesin. Âmin!
Deniz Ahmedoğlu yazdı.
Dipnotlar:
[1] bkz. https://twitter.com/TurkiyeG_nd_m/status/1109402813027762176
[2] bkz. https://www.youtube.com/watch?v=Uz8cO1LStsU
[3] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/pakistanli-alim-mufti-taki-osmaniye-silahli-saldiri-duzenlendi/1425927
[4] Enfal, 30
[5] Hadis kaynaklarında Kehf sûresini okuyanların deccâlin şerrinden korunacaklarına dair rivayetler yer almaktadır. Ayrıca Cuma günü bu sûreyi okuyanların iki cuma arasında işlediği günahların bağışlanacağı gibi rivayetler bulunmaktadır (Süyûtî, ed-Dürrü’l-mens̱ûr, V, 354-359).
[6] Yâsîn, 9
[7] Yusuf Şebbir’in, annesinden naklettiğine göre M. Takî Osmânî kimliği belirsiz kişilerden tehditler almaya başladığından beri eşi Khālā Jān, Efendimiz (s) tarafından Enes b. Mâlik’e öğretilen duayı okumakta, dostlarına da M. Takî Osmânî için bu duayı okumalarını rica etmektedir.
*** Rivayete göre bir seferinde Haccâc b. Yûsuf b. el-Hakem es-Sekafî sahâbe-i kirâmdan Enes b. Mâlik’i öldürmek istedi; fakat muvaffak olamadı. Bunun üzerine Enes b. Mâlik, Haccâc’a şöyle dedi: “Emelini gerçekleştiremeyeceksin! Çünkü Allah Resûlü (s.a.v) bana her sabah okuduğum takdirde Allah’ın beni koruyacağının garantisini verdiği bir dua öğretti.” Şafiî fakihlerinden Abdülkerîm b. Muhammed Râfiî’nin et-Tedvîn fî ahbâri Kazvîn isimli eserinde söz konusu dua şu şekilde geçmektedir:
اللهُ أَكْبَر اللهُ أَكْبَر، بِسْمِ اللهِ عَلَى نَفْسِي وَدِينِي، بِسْمِ اللهِ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ أَعْطَانِي رَبِّي، بِسْمِ اللهِ خَيْرِ الأَسْماءِ، بِسْمِ اللهِ رَبِّ الأَرْضِ وَالسَّمَاءِ، بِسْمِ اللهِ الَّذِي لا يَضُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ، بِسْمِ اللهِ افْتَتَحْتُ وَعَلَى اللهِ تَوَكَّلْتُ اللهُ اللهُ رَبِّي، لا أُشْرِكُ بِهِ شَيْئًا، اللَّهُمَّ إِنِّي أَسْأَلُكَ مِنْ خَيْرِكَ الَّذِي لا يُعْطِيهِ غَيْرُكَ، عَزَّ جَارُكَ وَجَلَّ ثَنَاؤُكَ وَلا إِلَهَ غَيْرُكَ، اِجْعَلْنِي فِي عِيَاذِكَ مِنْ كُلِّ سُوءٍ وَمِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيم، اللَّهُمَّ إِنِّي أَحْتَرِسُ بِكَ مِنْ كُلِّ شَيْءٍ خَلَقْتَ وَأَحْتَرِزُ بِكَ مِنْهُمْ، وَأُقَدِّمُ بَيْنَ يَدَيَّ بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ، قُلْ هُوَ اللهُ أَحَدٌ اللهُ الصَّمَدُ لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوا أَحَدٌ، وَمِنْ خَلْفِي مِثْلَ ذَلِكَ وَعَنْ يَمِينِي مِثْلَ ذَلِكَ وَعَنْ يَسَارِي مِثْلَ ذَلِكَ وَمِنْ فَوْقِي مِثْلَ ذَلِكَ
Yukarıdaki rivayetin senedi zayıf; ancak söz konusu rivayet amellerin fazileti ile alakalı. Amellerin faziletine dair hususlarda zayıf hadisle amel edilebileceği noktasında ise ulemânın ittifakı var. Dahası, Enes b. Mâlik’in duasının bir bölümü bizlere sahih rivayetlerle ulaşmış ve duanın bu kısmının okunmasının alışkanlık hâline getirilmesi şiddetle tavsiye edilmiştir.
Osmân b. Affân’dan rivayet edildiğine göre Allah Resûlü (s) şöyle buyurmuştur:
“Kim akşamleyin üç defa: بِسْمِ اللّٰهِ الَّذِي لَا يَضُرُّ مَعَ اسْمِهِ شَيْءٌ في الْأَرْضِ وَلَا فِي السَّمَاءِ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ ‘Bismillahillezî lâ yedurru mea’smihî şey’ün fi’l-ardı velâ fi’s-semâ’ ve hüve’s-semîu’l-alîm: İsmini zikredince yerde ve gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah Teâlâ’nın isminden yardım taleb eder, onunla korunurum. O her şeyi işitir ve bilir’ derse, sabaha kadar ona ânî bir belâ isâbet etmez. Kim de bunu sabah üç kere okursa, akşama kadar ona ânî bir belâ isâbet etmez.”[8] Bu hadisin ravisi Ebân bir gün felç oldu. Bu hadîsi ondan işiten biri, Ebân’ın yüzüne bakmaya başladı. Bunu farkeden Ebân: “Niçin bana öyle bakıyorsun? Allah’a yemin ederim ki ben Osman adına yalan uydurmadım. Osman da Efendimiz (s.a.v) adına yalan uydurmadı. Fakat felç olduğum gün bir şeye öfkelenmiştim de o duayı okumayı unutmuştum.” dedi.[9]
[8] Ebû Dâvûd, Edeb 101/5088; Tirmizî, Deavât 13
[9] Ebû Dâvûd, Edeb 101/5088
[10] Tirmizî; Kıyâmet 59
***
Rabbim Ümmeti Muhammedin böyle ferasetli, takvalı âlimlerini artırsın onlarım muhafaza eylesin. Bizleri de kıymet bilenlerden eylesin… Yazı için çok minnettarım. Allah razı olsun…
Rabbim buyuklerimizi başımızdan eksik etmesin m.taki osmani h.z hayirli uzun ömürler nasip eylesin bizlerede büyüklerin yollarına uymayı nasip eylesin amin .. yazan elleriniz dert görmesin devamını bekleriz..