Elmalılı Merhum Tefsiri, Kütüb-i Sidde ve İslam Fıkhı Ansiklopedisi’nin Zaman Baskıları’na Dair..
Epey bir süredir, sıklıkla karşılaştığımız bir iddia, artık sıkıcı bir hal aldı. Meselenin aslına esasına vâkıf olmayan herkes fırsat buldukça dillendiriyor bu söylemi ve bu söylem sebebiyle, bazı kimseler fecaat günahlar işliyor.
Elmalılı Merhum’um tefsirinin zaman baskısında yer alan bir ayet tercümesi (Nahl/43) üzerinde estirilen bu söylem ve yine merhum İbrahim Canan Hocanın muazzam eseri Kütüb-i Sidde Tercüme ve Şerhi’nin zaman baskısının bazı yerlerinde terörist başı Gülen’den bazı nakillere yer verilmiş olması ve yine merhum Vehbe Zuhaylî Hocaefendinin eşsiz eseri olan “el-Fıkhû’l-İslâmî ve Edilletühû” (İslâm Fıkhı Ansiklopedisi) ‘nin zaman baskısı hakkında ortaya atılan bazı söylemlerden bahsediyorum.
Öncelikle şunu söylemem gerekir ki; Terörist başı feto, evet İslam düşmanı ve devlet düşmanıdır. Bu ayrı bir mesele!.. Gelelim yazının ana konusu olan asıl meseleye…
Elmalılı Tefsirinin Zaman Baskısı
Elmalılı tefsirinde Nahl/43 ayetinin mealinin bu şekilde verilmesi normal bir durum ve ayetin doğruya en yakın delâlet vecihlerinden birisidir.
Nitekim; Büyük müfessir Fahruddîn-i er-Râzî de “Metâfih el-Gayb” adlı meşhur tefsirinde, Nahl/43 ayeti ile ilgili olarak şunları söyler;
Ehlu’z-Zikr Kimlerdir?
Allah Teâlâ, bu şekilde bahsedince bunun peşinden ”Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun” buyurmuştur.
Bu ifâdeyle ilgili birkaç mesele vardır:
Birinci Mesele:
Ayetteki ”zikir ehli” ifadesiyle ne kasdedildiği hususunda da şu izahlar yapılmıştır:
a) İbn Abbas (r.a), Cenâb-ı Hakk’ın, bu ayette Tevrat’a inananları murat ettiğini; “zikir” sözüyle de Tevrat’ın kastedildiğini, bunun böyle olduğunun delilinin ise, “Andolsun Tevrât’dan sonra Zebur’da da yazmışızdır ki..” ayeti olduğunu; bu ayetteki “zikir” ile de, aynı şekilde Tevrat’ın kastedildiğini söylemiştir.
b) Zeccâc şöyle demiştir: “Bu ayetin manası, Allah’ın kitaplarının manalarını bilen “Kitap ehli”nden sorun. Çünkü onlar, peygamberlerin tamamının beşer olduğunu bilirler” şeklindedir.
c) Bu ifadeyle, geçmiş ümmetlerin haberlerini bilenler kastedilmiştir. Çünkü bir şeyi bilen, o şeyi hatırlayabilir.
d) Zeccâc, bunun manasının, “ilim ve araştırma ile tezekkürde bulunan, hatırlayan herkese sorun” şeklinde olduğunu söylemiştir.
Ben de derim ki (Râzî): Görünen odur ki bu şüphe, -ki bu o müşriklerin, “Allah, beşer olan bir peygamber göndermekten yücedir, münezzehtir” şeklindeki sözleridir- işte bu şüpheye Mekke kâfirleri tutunmuşlardı. Öte yandan, onlar, yahudî ve hristiyanların ilim ve kitap erbabı olduğunu kabul ediyorlardı. İşte bu yüzden Cenâb-ı Hak, onlara, kendilerine bu şüphenin zayıf ve sakıt, önemsiz olduğunu beyan etmeleri için, bu meselede yahudî ve hıristiyanlara müracaat etmelerini emretmiştir. Çünkü, yahudi ve hıristiyanlann, mutlaka bu şüphenin astı esası olmadığını, yersiz olduğunu ortaya koymaları gerekir. (14.cild, 225. sf.)
Ayrıca, yine büyük müfessirlerden İmam Suyûti “ed-Dürrü’l-Mensûr” adlı meşhur tefsirinde, Nahl/43 ayeti ile ilgili olarak şunlara yer vermiştir;
“Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz bir takım erkekleri peygamber olarak gönderdik.. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun.” (Nahl/43)
ibn Cerir ve ibn Ebi Hatim, ibn Abbas’tan bildiriyor: Yüce Allah, Muhammed’i (sallallahu aleyhı veselleml peygamber olarak gönderdiği zaman Araplar bunu inkar etmişti. inkar edenler: “Allah, Muhammed gibi bir insanı elçi olarak göndermekten daha yücedir” deyince, Yüce Allah: “İnsanları uyar ve inananlara, Rableri katında yüksek makamlar olduğunu müjdele diye vahyetmemiz, insanların tuhafına mı gitti … “‘ ayetini indirdi ve: “Daha önceki Ehl-i Kitab’a: ‘Size gelen peygamberler insan mıydı, yoksa melek miydi?’ diye sorun. Eğer melek ise inkarınız yerindedir. Eğer insan ise onu inkar etmeyin, çünkü o bir peygamberdir” manasındadır.
ibn Ebi Hatim’in bildirdiğine göre Süddî: “Senden önce de ancak, kendilerine vahyettiğimiz birtakım erkekleri peygamber olarak gönderdik. Eğer bilmiyorsanız ilim sahiplerine sorun” buyruğunu açıklarken şöyle dedi: Bu ayet nazil olduğu zaman Araplar: “Bize peygamber olarak melekler indirilseydi ya?” dedi. Halbuki Allah: “Gönderdiğim bütün peygamberler mutlaka insandır. Ey Araplar topluluğu! Eğer bilmiyorsanız sizden önce kendilerine peygamberler gelen Yahudilere ve Hıristiyanlara daha önce gelen peygamberlerin insan olup olmadığını sorun. Muhammed’den (sallallahu alayhi vesellem) önce gelen peygamberler kendisi gibi insandı. Onlar size önceki peygamberlerin Muhammed (sallallahu aleyhı vesellem) gibi insan olduğunu haber verecektir” buyurmaktadır.
Firyâbi, Abd b. Humeyd, ibn Cerir, ibnu’I-Münzir, ibn Ebi Hâtim ve ibn Merduye’nin bildirdigine göre ibn Abbas: “ilim sahiplerine sorun” buyruğunu açıklarken: “Burada soracak kişiler Kureyş müşrikleridir. Zira Muhammed’in (sallallahu aleyhi vesellem), Allah’ın peygamberi oldugu Tevrat ve incil’de geçmektedir’‘ dedi. (İbn Cerir et-Taberî, 14/227, 228 )
ibn Ebi Hatim’in bildirdiğine göre Said b. Cübeyr: ” İlim sahiplerine sorun” buyruğunu açıklarken şöyle dedi: “Bu ayet, Abdullah b. Selam ve Ehli Kitab’dan bir grup hakkında nâzil olmuştur. Yüce Allah: “Eğer bilmiyorsanız Ehl-i Kitab’a sorun” buyurmaktadır.
Görüldüğü üzre; İmam Suyûtî, er-Râzî, İmam Taberî gibi büyük müfessirler de Nahl/43 ayetinde kasdedilen kişilerin Ehl-i Kitab olduğunu bildiriyorlar. Ve bunu İbn Abbâs (r.anh)’tan naklediyorlar.
Yine büyük bir Müfessir olan İbn Kesîr ve yakın dönem Müfessirlerinden M. Ali es-Sabûnî de, İmam Suyutî ve İmam er-Râzî gibi, “Bilmiyorsanız ilim sahiplerine/zikir ehline sorun” ayetinden murâdın “Ehl-i Kitap” olduğunu bildirmektedir.
Ve yine Kurtubî tefsiri, Taberî Tefsiri gibi meşhur tefsirlerde de ilgili ayet aynı şekilde tefsir edilmiştir.
Kısaca, Elmalılı Tefsirinde yer alan Nahl/43 ayetinin manalarından birisi de “Tevrat ve İncil âlimlerine sorun” yani “Ehl-i Kitab’a sorun” manasındadır ama ayette kasdedilen “Herşeyi Ehl-i Kitab’a sorun” değildir, “önceki Peygamberlerin insan mı melek mi olup olmadığını Ehl-i Kitab’a sorun” manasındadır.
Eğer itiraz; “Elmalılı Tefsirinde tahrifat var” denilirken, aslında Elmalılı merhumun böyle söylemediğini ancak Tefsirin zaman baskısı versiyonunda Elmalılı böyle söylemediği halde böyle yazılmış” şeklinde ise, o zaman bu itiraz haklıdır. Ama ciddiye alınacak bir hata değildir.
İbrahim Canan Hocanın Kütüb-i Sidde Tercümesi
İbrahim Canan hocanın Kütüb-i Sidde tercümesinin zaman baskısında (elimde mevcuttur), bazı yerlerde -ki çok azdır bu- İbrahim Hoca’nın gerekli olan şerhinden sonra ilave bilgi olarak Fethullah Gülen’in konu/hadis ile ilgili bazı görüşlerine yer verilmiş. Birçoğuna baktım bu nakillerin. Gülen’in -okuyan kişi için zararlı olmayacağını düşündüğüm- birtakım izahları mevcut sadece. Bunlar ise çok az.
Yapmanız gereken, Gülen’den nakledilen bazı izahlar denk geldiğinde okumadan geçmektir, eğer kendinizden emin değilseniz. Ya da çok daha fazla para vererek, Akçağ yayınlarından çıkan diğer baskısını almaktır. Diğer baskıya sahip olanlar, bu baskıda teröristbaşı Gülen’den nakiller olmadığını bildiriyorlar.
Vehbe Zuhaylî Hocaefendi’nin İslâm Fıkhı Ansiklopedisi
Zuhaylî Hocaefendi’nin İslâm Fıkhı Ansiklopedisinin zaman baskısı da elimde mevcut. Bu eseri de zaman neşriyat’ın basmış olmasında eser ve okuyucu açısından hiçbir mahzur yok. Zira eserde zaman neşriyatın hiçbir dahli söz konusu değil, sadece orijinal tercümeden kopyalayarak baskısını yapmış.
Bütün bu söylemler, öküz altında buzağı aramaktan başka birşey değildir. Gülen’in aşağılık bir terörist ve İslam düşmanı olması başka birşey, bu eserlerin durumu ise başka birşey. Pire için evi yakmayın !…
Meselenin fecaât olan yönü ise şu;
Ortalıkta dolaşan bu söylemlerden, iddialardan etkilenen birçok insan, İçinde Kur’ân olan Elmalılı Tefsiri’ni, Hz. Peygamber efendimizin (s.a.v.) Hadisleri olan Kütüb-i Sidde’yi, hiç korkmadan düşünmeden şuursuzca çöpe atıyorlar. Çöplerden toplanan bu eserler ile ilgili birçok habere, paylaşımı müşahade ettik, etmeye de devam ediyoruz. İçinde Yüce kitabımız Kur’ân olan bu muazzam tefsirin, Hadisler olan diğer eserin çöpe atılması, hangi aklın hangi korkunun sonucudur? İleride yönetime İslâm düşmanı bir idare gelecek olsa, bu güruh Kur’ân’ı da hiç düşünmeden çöpe atacak demekki.. Bu nasıl bir Müslümanlık, bu nasıl bir Din hassasiyetidir?
Etrafınızda bu tür insanlar varsa uyarın, Kur’ân’ı ve Hadisleri çöpe atmak gibi bu büyük günahı işlemelerine mani olmaya çalışın.
Hiçkimse, evinizde zaman baskısı olan Elmalılı Tefsiri ya da Kütüb-i Sidde var diye sizi gözaltına almaz, tutuklanmazsınız, korkmayın bu kadar. korkacaksanız Allah’tan korkun !..
Şükrü Yaşar
Kardeşim hakkı izhar etmek için yazmış olduğunuz bu bilgiler ve tesbitler hakikaten yerinde olmuş. Fakat bir şey dikkatimi çekti “kütüb-ü sitte ” yerine hep “sidde” demişsiniz. Malumunuz bunun aslı ت harfi ile ستة dir. Hatırlatmak istedim. Hakkınızı helal edin
Fethullah Gülen’e hangi gerekçe ve delille islâm düşmanı diyorsunuz? Malum müddei iddiasını ispatla mükelleftir, islâm düşmanı ifadesi o kişinin müslüman olmadığını iddia etmektir. Eğer müslümansa (beyanları ve hâli onu gösteriyor) bu durumda siz islamdan çıkıyorsunuz hadis–i şerifin beyanıyla “Herhangi bir kimse, din kardeşine ‘Ey kafir!’ derse, bu tekfir sebebiyle ikisinden biri muhakkak küfre döner. Eğer o kimse dediği gibi ise ne ala. Aksi takdirde sözü kendi aleyhine döner.” (Müslim, 1/319)
FG’nin kim olduğunu daha bilmiyorsanız yuh olsun size!. Ben müslümanım diyorsa amerikan …… duruyor? Müslüman da onur sahibi olur, izzet sahibi olur, şeref sahibi olur. Bu kadar alçaklığı yapıp da müslüman kalması nasıl münkün olur? Azıcık akıllı olun…