İsrail’in kadın ve çocuk katliamlarına 25 gün boyunca Gazze’de tanıklık eden TRT Haber Muhabiri Mehmet Akif Ersoy önceki gün, yurda döndü. Savaş muhabiri olan Ersoy, Irak ve Suriye’de bulunmuş bir muhabir. Fakat, ‘Gazze’de şahit olduklarımı daha önce hiç yaşamadım’ diyor.
Ağır bombardıman altındaki Gazze’de yaklaşık 4 hafta kalan Ersoy, kentte geçirdiği günlerde en çok etkilendiği olayları ve gözlemlerini şöyle anlatıyor:
VİCDANIM RAHAT DEĞİL
Uzun yıllardır savaş muhabirliği yapıyorum. Irak’ta ve Suriye’de de görev yaptım. Fakat Gazze’den anlattıklarımız orada yaşananın çok daha hafifleştirilmiş hali. Çok duygusal bir insan olmadığım halde, kahrolduğum, dayanamadığım geceler oldu. Ailemle konuşuyorum, onlara iyi olduğumu söylüyorum, ‘üzülmeyin iyiyim’ diyorum. Ama yayına çıktığımda biraz uzağımızda olan patlamayı duyuyorlar, görüyorlar. Annemle yaptığım son konuşmayı unutamıyorum: Oğlum çık Gazze’den, başkaları gitsin’ dedi. Ben gitmezsem, o gitmezse kim gidecek anne desem de anne yüreğine söz geçmiyor. Dönmeyi hiç düşünmemiştim. Ama son gece bombardıman çok ağırlaştı ve güvenli denilecek bir yer kalmadı artık. Gazze’den çıkınca her şeyi terk edesim geldi. Kafam hala orada. Şu an vicdani olarak çok rahatsızım. Geride 1 buçuk milyon insan kaldı. Bir buçuk milyon hayat.
EN BÜYÜK ACIYI ANNELER YAŞIYOR
En çok zorlandığımız haberlerden birisi; bir anneyi yayına alacaktık, benim için acayip bir manzaraydı. Şifa Hastanesinin önünde bekliyoruz. Bir kadın oğlunu kaybetmiş, onu arıyor. Oğlunu bulmak için istisnasız her gelen ambulansa koşuyor. Bir çocuk cesedi gördü, koşup baktı, kendi çocuğu değil. Üzülsün mü sevinsin mi, ne yapacağını bilemedi. Çünkü biliyor ki o da başka bir annenin evladı, başkasının hayatı. Şifa hastanesinde, bir kadın ile röportaj yaptık. 10 yıl boyu çocuğu olmamış, yeni doğum yapmış. Adı Noha, abisi vardı yanında, onunla konuştuk. Noha, eşini, annesini yakınlarını kaybetmiş. Ama kendisinin bundan haberi yok. Onun gözü önünde, anlamadığı için Türkçe anons çektim. Başından geçenleri anlattım. Düşünün; onun hikâyesini dünyaya duyuruyorsunuz, ama kendisinin haberi yok.
İSYAN EDEN GAZZELİ GÖRMEDİM
Hava saldırısının düzenlendiği anlar… Herkes çığlık çığlığa… Koşuşuyorlar, cenazeleri almaya çalışıyorlar, akrabalarını bulmaya çalışıyorlar. Ama 1 saat sonra, o acı içindeki telaş bitiyor. Duruyorlar, ‘elhamdülillah, şehit oldular, biz de şehadeti bekliyoruz’ diyorlar. Bakın bunlar çok abartılı ifadeler gibi gelebilir, ama bir kez bile isyan kelimesi duymadım. Dillerinde Kelime-i Şehadet ile dolaşıyorlar.
İSRAİL HALKI, ÖLDÜRMEYE İNANDIRILMIŞ
İsrail’e bir füze atıldığında, üzerlerinde çelik yelekleri, zırhlı araçları olduğu halde öyle bir saklanıyorlar, öyle bir korkuyorlar ki… Paramparça olmuş bebek cesetlerini gösterdiğim İsrail askeri ‘Biz kedileri öldürmeye kıyamayız, onlar da bizim sivillerimizi öldürecekler, ama bizim demir kubbemiz var, o yüzden öldüremiyorlar’ diyor. Halkı da öyle… Medya aracılığı ile öyle bir odaklanmışlar ki devletin dayattığı ‘terör’ bahanesine. Hamas, ‘öldürülen çocukları kullanıyor’ diyorlar. Yaşamak için masum sivillerin, beşikteki bebeklerin öldürmesi gerektiğine inandırılmış bir İsrail halkı var.
KASSAM BENİMLE GÖRÜŞMEDİ
Gazze’deki direniş hareketlerinin üst düzey yetkilileriyle konuşamadık, ama haber yolladılar; ‘Akif, seninle görüşmüyoruz. Çünkü seni hedef yaparız ve zarar görürsün’ dediler. Üstüne bir de ‘Seninle ilgilenemedik ev sahipliği yapamadık’ diye mahcup mahcup özür dilediler. Adamlar belki birazdan ya da yarın ölecekler, ama onlar misafir ağırlayamadıkları için üzgünler.
(3 AĞUSTOS 2014)
Cevapla